KARGALAR VE KARTALLAR

Abone Ol

Kartallarla kargalar pek geçinemezlermiş. Hatta kargalar uçan kartalın üstüne konup sırtını ve boynunu gagalarmış. Kartal, kafasını çevirip kargayı yakalamaya çalışırmış ama uyanık karga hemen uçarak kurtulur sonra yeniden konarmış. Kargayla bu şekilde başa çıkamayan kartal, soruna çok farklı bir çözüm bulmuş.  Mücadeleyi bırakıp sırtındaki kargayla birlikte daha yükseklerde uçmaya başlamış. Yükseldikçe havadaki oksijen oranı azaldığından karga nefes almakta zorlanınca buna alışkın olan kartalı bırakıp gitmiş.

Dünyadaki yaklaşık sekiz milyar insanın hiç biri diğerinin aynı değil. Herkesin güçlü olduğu yönler kadar, zayıf tarafları da var.  Eğer, zayıf tarafımızı kafaya takıp hep o yönümüzü gündemde tutarsak diğer insanlar karganın yaptığı gibi güçlü yönleriyle bizi ezip geçerler; mücadeleyi kaybederiz. Ama kendi güçlü olduğumuz yönde ilerleyip savaşı orada kabul edersek, kimse bizimle başa çıkamaz.

“Tek Kollu Judocu” öyküsünü bilir misiniz? Tam da konumuza göre olduğu için kısaca anlatayım. 10 yaşındaki Japon çocuk dünyaca ünlü bir judocu olmayı düşlemektedir ama beklenmedik bir kaza sonucu sol kolunu omuz hizasından kaybedince tüm hayalleri yıkılır. Öyle ya, tek kolla nasıl judocu olunur ki? Ama ailesi yine de oyalansın diye onu ünlü bir judo hocasının yanına verir.

Hoca, çocuğa tek kolla yapabileceği bir fırlatma hareketini gösterir ve çalışmaya başlarlar. Çocuk iki hafta sonra hareketi çok iyi öğrendiğini düşünürken, hocası, yavaş olduğunu ve çok daha hızlı olması gerektiğini söyler. Çocuk zamanla hareketi şimşek hızıyla yapmaya başlayıp hocasından başka hareketler öğretmesini ister. “Başka harekete gerek yok” der Hoca ve devam eder: “Sen sadece bu hareketi bileceksin, buna çalışacaksın ve dünyada bu hareketi en iyi yapan olacaksın, o sana yeter.”

Çalışmalar aylarca sürer. Günün birinde Hoca, öğrencisine artık turnuvaya katılma zamanının geldiğini söyler. Tek kol, tek hareketle judo turnuvasına katılmak mı? Çocuk itiraz edecek olur ama hocası; “Sen öğrendiğin hareketi yap, gerisini merak etme” diye öğütler.

Bizimki ilk turları kendinin de şaşırdığı bir hız ve kolaylıkla geçip, finale kadar gelir ama bu kez karşısına iki misli cüssesi ile yörenin en büyük ve usta judocusu çıkar. Hocası gene “Korkma, sadece kendi oyununu yap” der. Karşısında tek kollu ufaklığı gören rakibi, biraz da umursamaz yaklaşınca, bir anda kendini önce havada, sonra da sırt üstü yerde bulur.

Tek kollu çocuk şampiyon olmuştur. Kucağında kupası ile büyük bir mutluluk içinde evine dönerken, dayanamayıp hocasına sorar: “Hocam ben bunların hepsini nasıl yendim?” Hocası gülümser ve şunları söyler: “Zaferinin iki sırrı var oğlum. Birincisi, judonun en zor fırlatma hareketlerinden birini mükemmel öğrendin. İkincisi, bu öğrendiğin harekete karşı tek bir savunma hamlesi vardır, o da hareketi yapanın sol kolunu tutmak, sende de o kol yok.”

Şöyle bir geriye bakıp düşünelim. Bugüne kadar hep eksikliklerimiz ya da zayıflıklarımızı düşünüp kendimizi mutsuz ettik. Ayrıca da,  mutsuzluğumuzun nedeni olarak hep başkalarını sorumlu tuttuk değil mi? Oysa bizi mutluluktan göklere uçuracak bir sürü yetenekli ve güçlü yönümüz vardı ama biz onları öne çıkarıp değerlendirmeyi ve mutlu olmayı bir türlü beceremedik. Böylece de hem kendimizin hem de çevremizdekilerin hayatını cehenneme çevirip zindan ettik. 

Yazık ki çok yazık!

DÜŞÜNEN SÖZLER:

·       Öfkeyle geçen her dakikanız, mutluluğunuzdan çalınmış 60 saniyedir. Emerson

·       Allah bütün insanları mutlu olmaları için yaratmıştır; bedbaht oluyorlarsa kendi hataları yüzündendir. Epiktetos

·       Bir mutluluk kapısı kapandığında diğeri açılır. Ancak biz kapanan kapıya o kadar uzun bakarız ki, bizim için açılmış bulunan yeni kapıyı görmeyiz. Helen Keller

·       Her insan mutlu olamaz. Çünkü gereğinden fazla özler dünü, hak ettiğinden fazla düşünür yarını ve hiç hak etmediği kadar bilinçsizce yaşar bugünü. TOLSTOY

·       Birçok insan mutluluğu, burnunun üstünde unuttuğu gözlük gibi etrafta arar. Nietzsche

·       Mutluluk, aramakla bulunacak bir şey değildir; onu inşa etmek gerekir. Doğan Cücelioğlu

Çocuklarınızı zengin olmaları için eğitmeyin, mutlu olmaları için eğitin. Böylece yetişkin olduklarında eşyaların fiyatını değil, değerini bilirler. Naval TATA