Ekli resmi, face sayfamda paylaşmıştım.
“Lütfen bu konuyu köşene taşı…” diyen, tanıdık, tanımadık pek çok apartman yöneticisinden ve apartman sakininden, yazılı ve sözlü ileti aldım.
Uzun yıllar yöneticilik yaptığım için, kapılarının önünü, ekli resimlerdeki gibi kullanan kat maliklerinin, apartman yöneticilerini nasıl sıkıntıya soktuğunu iyi bilirim.
Toplu yaşam kültüründen yoksun kat maliklerinin bulunduğu bir apartmanı paylaşmak; hele hele de böyle bir apartmanda yöneticilik yapmak inanılmaz derecede zor bir olaydır.
Hatta zordan da öte sevimsiz bir olaydır.
Yaşadıkları ortamın temiz ve düzenli olmasını; ortak alanlardaki asansör ve otomat gibi aksamın dakik ve düzenli çalışmasını, kendilerine her konuda iyi hizmet verilmesini isteyen apartman sakinleri, iş istedikleri bu hizmetlerden dolayı (kendi paylarına düşen) bedelini ödemeye geldiği zaman sevimsizleşir; apartman yöneticilerine de diğer kat maliklerine de apartmanı dar ederler!
Dar ettikleri yetmezmiş gibi kapılarının önünü de (ekli resimdeki gibi) kullanmaya devam ederler.
Kapı önüne ayakkabı bırakma alışkanlığı olan apartman sakinlerine; o ayakkabıları içeri alma alışkanlığını kazandırmak, deveyi hendekten atlatmaktan çok daha zordur.
* * *
Bu tür konularda çok yazı yazdım, bu köşeden çok seslendim.
Ricacı dostları kırmama amacıyla; (yararı olmayacağını bile bile) yine yazıyor, yine sesleniyorum.
… …
Kapılarının önünü ayakkabı çöplüğü gibi kullanan apartman sakin(ler)i…
Bak güzel kardeşim,
Oturduğun yer bir apartmansa, toplu yaşam kurallarına uymak zorundasın. Daire benim diye dairenin dışında kalan alanları, paşa gönlünün istediği gibi kullanamazsın. Hakkın yok buna.
Senin evinde görmek istemediğin bir görüntüyü, komşuların da görmek zorunda değil.
Ne hakkın var bu çirkinliği, komşularına yaşatmaya.
Yapma lütfen.
Kaldı ki, senin, kapının önüne (yasaları çiğneme pahasına) bıraktığın ayakkabıları, komşularının kınaması, “evine ayakkabılarınla gir, evinde ayakkabılarla dolaş…” demek değildir.
Sana bu uyarıyı yapan komşularının; ayakkabılarını dışarıda bırakmayıp, içeri alıyor diye; evlerinde ayakkabılarıyla dolaştıklarını mı sanıyorsun?
Onlar, toplu yaşamın olamazsa olmazını yerine getiriyorlar. Sen de yapmak, sen de bu kurala uymak zorundasın.
Al ayakkabılarını içeri.
* * *
Nejat Göze de bu konuyu dillendirmiş.
Sayın Göze diyor ki;
“… Hırsızları caydırmak üzere, “biz içerdeyiz” izlenimi yaratmak için kapının önüne ayakkabı bırakıyorsun ya; aslında, kendi kendini aldatıyorsun.
Senin bu kurnazlığını (!) hırsızlar yer mi sanıyorsun? Onlar için bir evin boş olup olmadığını öğrenmeleri çocuk oyuncağıdır.
Ayrıca bilesin ki, kapı önünde bıraktığın o ayakkabılarla; farkında olmadan, kendine ve komşularına tuzak kuruyorsun. (İş Güvenliği Uzmanları; bu alışkanlığı, “…Bir tehlike anında kaçarken, takılıp düşme, zaman kaybetme, mağdur olma” nedeni olarak görüyor)
Dahası var.
Senin kapının önüne bıraktığın o ayakkabılar var ya; o ayakkabılar, senin tembel ve pasaklı olduğunu göstergesi olarak kabul ediliyor. Deniliyor ki, “o dairede oturan evin hanımı, dairesinin o bir metrekarelik holünü temizlemekten bile aciz biridir…”
* * *
Sözün özü, değerli okurlar, kapı önündeki ayakkabılar, uygar yaşama alışılmadığının ifadesidir,
Kapı önündeki ayakkabılar, apartmanın pis kokması, görüntü kirliliği, bir başka deyişle komşuya saygısızlık demektir!
Evinde hijyenik bir ortam sağlayamayan, pasaklı ve üşengeç ev hanımı; evinde istemediklerini, kapısının önüne yani apartman ortak alanına bırakmakla; komşuya olan saygısızlığını ve bencilliğini göstermiş olur!
Sosyal bilimde (aktörel anlayışta) bu davranışın adı GÖRGÜSÜZLÜKTÜR.
Yasa gereği, apartman ortak alanlarında, paspaslardan başka hiçbir şey olmaz, olamaz.
Yaşadığımız yer bir apartmansa, toplu yaşam kurallarına uymak zorundasınız.
Başka söze gerek var mı?