KANKA

Abone Ol

Türkçe, büyük bir coğrafyada yaklaşık 150 milyon kişi tarafından konuşulan (dünyada en fazla konuşulan ilk 20 dil arasındadır- en sık konuşulan 7. dil) Ural- Altay dil ailesinin bir alt grubudur.

Türkçe, yeryüzünde bugün konuşulmakta olan 228 dolayında dilden biridir. Dünyada bilinen yaklaşık 6800 dil var ama bunların çoğu artık konuşulmamaktadır ya da az sayıda kişi tarafından konuşulmaktadır. İnsanların 3/4’ü, toplam 40 dili konuşmaktadır. (Cumhuriyet Gazetesi, 1 Haziran 2003). Türkçe, Balkanlarda (Yunanistan, Bulgaristan, Makedonya), Kuzey Irak ve Ortadoğu’da (Türkçe konuşan Ermeni ve Yahudiler) yaşayan bir dildir. Yazılı ilk Türkçe belgeler 8. yüzyıldan kalan Orhun Kitabeleri’dir. Daha sonra 11. yüzyıldan günümüze ulaşan Kutadgu Bilig (kişileri kuta -mutluluğa- ulaştırmaya yarayan bilgi) bulunmaktadır. İlk Türk-İslam devleti olan Karahanlı Devleti’nin yurttaşı Balasagunlu Yusuf tarafından yazılmış olan bu yapıt 6500 beyitten oluşur. XI. yüzyıldan Kâşgarlı Mahmud tarafından yazılan Dîvânu Lugâti’t-Türk, Araplara Türkçeyi öğretmek ve Türk kültürünü tanıtmak için yazılmış bilinen ilk Türkçe lehçeler sözlüğüdür.

Türkçenin tarihsel olarak verdiği savaşım ve belki de bu dili konuşanların tarihsel özellikleri ve çeşitli göçler nedeniyle sözcük sayısı da çok değişkenlik göstermiştir. Türkçe Sözlük (1998)’deki sözlerin kökenlerine ait sayısal döküme göre yaklaşık toplam sözcük sayısı 70 bindir. Türk Dil Kurumu sözlüğünde yer almayan ama gündelik dilde kullanılan diğer tüm sözcükler düşünüldüğünde sözcük sayısı yüz bine ulaşmaktadır. Türkçe ansiklopedilerde bu sayı 100-150 bin dolayındadır. Osmanlıca sözlükler, Tarama Sözlüğü, Derleme Sözlüğü gibi değişik kaynaklardaki sözcükler eklendiğinde toplam sözcük sayısının Türkiye Türkçesinde 300-350 bini bulabileceği ve ayrıca Türkçede ad ve eylem tabanları ile Türkçe yapım işlevli ekler işleme sokularak Türkçede 2 milyona yakın sözcük üretilebileceği bildirilmiştir [Çotuksöken, 2002] .

Şimdi yazımın ana konusuna gelirsek, bu zenginliğe sahip olan bir toplumun gençleri neden birbirine hitap ederken “kanka” diye sesleniyor? Nedir kanka? İnternette kelimeyi arattığınızda çeşitli sözlükler çıkıyor tahminimce hepsi kopyala yapıştır tarzı ile oluşturulmuş linkler. Hepsi bir ağızdan Türk Dil Kurumuna atıfta bulunarak kanka kelimesini , “kan kardeşinden yapılmış bir kesik sözcük, kan kardeşi ya da ant kardeşi, can ciğer arkadaş, çok yakın dost, gizdeş, sırdaş” olarak tanımlıyor. Külliyen yalan, üşenmedim Türk Dil Kurumunun resmî sitesinde kelimeyi aradım, koca bir boşluk karşıladı beni. Bizim sözlüğümüzde böyle bir kelime yok.

Ulusal ve kültürel varlığın geleceğe aktarılması açısından ana dilin yaşamsal önem taşıdığına inanıyorum. Tınaz TİTİZ ’in bir yazısında bir uyarısını okumuştum aklımdan hiç çıkmaz. Bir yabancıyla sohbetinde ona şöyle demiş: “Normal olarak biz sizin anlayabileceğiniz düzeyde yazar ve konuşuruz. Çıkarlarımızın tehlikeye düşeceğini sezdiğimizde ise öyle bir dille konuşuruz ve yazarız ki siz anlamaz, fakat anlamadığınızı da anlamaz ya da belli etmezsiniz. İşte bizim size karşı en üstün yanımız dilimizdir.”

Unutmayalım, unutturmayalım, bir dil, ait olduğu kültürün üretim ve yayım aracıdır. Dil, toplumu oluşturan bireylerin hissedişidir, ruh halidir. Biz ruh sağlığı uzmanları için çok önemlidir. Danışanlarımızı anladığımız yoldur. Dilimize sahip çıkmak topluma ve bireye sahip çıkmaktır. Güzel hissetmek, güzel konuşmaktan geçer.

Unutmayalım ki kendimizle de başkalarıyla da ilişkilerimizin niteliği,  kendi ana dilimizi doğru ve güzel kullanabilme becerimizle ilişkilidir.