KAĞIT

Abone Ol

1991 - 92 kışıydı. Yarıyıl tatilinde eğitim amaçlı olarak iki haftalığına İngiltere, Cambridge, Bell Collage’da bulunmuştum. Bu dil okulunda öğretmenlere yönelik bir eğitim programına katılmıştım, bir grup öğretmen arkadaşımla birlikte. Bizim dışımızda Latin Amerika ülkelerinden katılan İngilizce öğretmenleri de vardı. Programın bir haftalık süresi Cambridge Üniversitesi’nde geçmişti.

Bell Collage’daki ilk günümüzde tanışma kokteylinden sonra kaydımız yapılmış, bize içinde eğitim programı da bulunan birer klasör verilmişti. Klasörün kapağının iç kısmında bulunan cebe sadece 1 adet A-4 kağıdı konmuştu. Ben bunu yeterli bulmamış bir adet daha istediğimde görevli fazla kağıt veremeyeceğini, ancak notlarımız için yetmediği aşamada dersini dinlediğimiz öğretmenin yedek kağıt verebileceğini belirtmesi beni çok şaşırtmıştı. Aslında şaşırmamam gerekirdi. Gereksiz harcamaları baştan önlemeye yönelik bir tasarruf tutumuydu. Ücretini ödeyerek gittiğimiz dil okulunun tek bir sayfa kağıdı dikkate alarak gereksiz harcamalara baştan önlem alması çok dikkatimi çekmişti. Bizdeki kağıt israfını düşündükçe… Çalışmayı tamamlayıp ülkeme döndüğümde bu tutumu unutmamış, sahibi olduğum dil okulumda uygulamaya geçirmiştim. İnsan her aşamada, her hangi bir konuda ders alıyor, ders çıkarıyor. Davranış ister büyük, ister küçük, ister vatandaş, ister yabancı, kimden gelirse gelsin, öğreniyor. Önemli olan da bu!

Devlet dairelerinde ve diğer kamu kuruluşlarında kağıt israfının son derece yaygın olduğuna birçoğumuz tanık olmuşuzdur. Tek bir sayfa kağıdın öneminin farkında olmayan memurlarımız veya görevlilerimiz harcama konusunda öyle bonkörler ki! Tasarrufu geçin, israfın hesabı bile tutulamaz! Gelen bir telefonu dinlerken alması gereken iki satırlık bir not için tam bir sayfa kağıdı harcayan, not aldığı kağıdı buruşturup çöpe atan görevliler de gördüm! Hatta,  paket paket kağıdı bir biçimde iç eden, götürüp yarı fiyatına kağıt satıcılara veren, çoluğuna çocuğuna veya yakınına armağan eden insanlarımız olduğunu da biliyorum. Bu da gösteriyor ki kağıt israfı ülkemizde son derece yaygın. Önlenmeli.

Son yıllarda ülkemde çöpten kağıt toplayarak yaşamlarını sürdüren binlerce insanımız var. İnsana ve doğaya saygılı vatandaşlar. İnsana saygılılar kimseye kötü söz söyledikleri duyulmamıştır. Sessiz sedasız işlerini yaparlar, adeta görünmezler. Doğaya saygılılar, yaptıkları işin özü doğayı korumaya odaklıdır. Doğayı koruyacak bir takım kurmak istesek bu kadar yaygın bir ağ oluşturmak olanaksız. Hemen hemen tüm kentlerde sayıları giderek artan atık toplayıcılar görürüz. 

Bu insanlar sosyal güvencesiz, sigortasız çalışarak günlük yaşamı kurtarmaya çalışıyor. Hepimiz büyük çöp kutularını kurcalayan, kağıt dahil birçok geri dönüşüm malzemesini toplayan insanlarla karşılaşmışızdır. Ben evimde kağıt ve benzeri atıkları bir büyük plastik torba içinde toplayıp büyük çöp kabının yanına bırakarak kağıt, plastik, metal, cam malzemeleri toplayarak geri dönüşüme katkısı olan toplayıcılara kolaylık sağlamaya çalışırım. Çevremdeki dostlarıma da böyle davranmalarını salık veririm.

Birkaç yıl önce valiliğin kolluk gücü marifetiyle İstanbul’da kağıt toplayıcılarının depolarına baskın düzenleyerek bu insanları gözaltına aldığına, depolarında biriken kağıtları yaktığına tanık olduk. Televizyon kanalları konuyu birinci haber olarak geçti. Gerekçeleri bu insanların haksız kazanç elde etmeleri oluyor. Böyle bir gerekçe olamaz! Bu insanlar bin bir güçlükle kağıt toplayıp, emeklerinin karşılığının çok altında ücretle kağıt fabrikalarına pazarlıyor. Kamusal bir destek olarak bu insanlara iş, aş, başlarını sokacak bir çatı göstermek çok mu zor? Yoksa bilinçli, planlı olarak esirgeniyor mu?  Bu insanlar geçim sağlıyor, çocuk okutuyor. Ellerinden bu atık kağıt toplama işi de alınırsa ne ile geçinecekler? Hangi parayla kazanları kaynayacak, hangi masrafla çocuk okutacaklar? Bu olanak ellerinden alınan bu insanlara yaşamlarını sürdürecek bir seçenek de sunulmuyor. Bu insanları açlığa mahkum etmek insanlık anlayışıma sığmıyor. İzinleri yok diye, ruhsatsız çalışıyorlar diye ellerinden geçim kaynağı alınıyorsa, yaşamlarını kazanabilecekleri iş kapıları da gösterilmelidir.

 “Çöpten kağıt toplayanlara ruhsat yok diye operasyon yapanlar borsada kağıt toplayanlara, bu parayı nereden buldun diye soramıyorlar. "

Bir arkadaşımın paylaşımından alınmıştır. Mesele bu! Güçlüye el pençe divan durma, güçsüzü ezme. Değiştirilmesi gereken anlayışlardan birisi de budur.

12 Kasım 2024’te kağıt toplayarak yaşamını sürdüren ve beş çocuğunu hayatta tutmaya çalışan bir annenin dramı serildi gözler önüne. Bir, iki, üç, dört, beş yaşlarında beş çocuğumuz yanarak yaşamdan koparıldı. “ Yangında hayatını kaybeden 5 kardeşin 5 yaşındaki Fadime Nefes, 4 yaşındaki Funda Peri, 3 yaşındaki Aslan Miraç, 2 yaşındaki Masal Işık ve  1 yaşındaki Aras Bulut olduğu öğrenildi. –Basın ”

Anne çöpten kağıt toplama işinin peşine düşmüş, elektrikli sobayı yanar bırakarak evden çıkmış. Nasıl olduğu belirlenemeyen bir nedenle çıkan yangın veya duman çocukları yaşamdan koparmış. İşte yirmi birinci yüzyıl ülkesinde yurttaşına karşı başka bir sorumsuzluk, ilgisizlik vakası daha! İnsan yaşamı, her gün tecavüze uğrayan, canlarına kıyılan çocuk, kadın vakaları ne zaman duracak? Hangi eğitimle, hangi caydırıcı yasayla bu yurttaşlarımız korunacak?

Üç çocuk istiyorduk, derin yoksulluk yaşayan genç kadınımız beş çocuk doğurmuş! Koruyabildik mi? Madem üç çocuk istiyoruz korunmalarını, bakımlarını, beslenmelerini, eğitimlerini ve topluma yararlı gençler olarak yetişmelerini de sağlayalım.

Kınıyorum. Kınamaktan öte bir şey gelmiyor elimden, elimizden.

Üzülüyorum. Üzülmenin ve kızgınlığın bir umar olmadığını da biliyorum.

Sorun kamusal bazda görülmeli ve yetkililer önlem ve eğitim konularına acilen dönmelidir.

Sudan gerekçeyle kağıt toplamaları engelleniyor da bu atık toplama işini kim yürütecek? Henüz açıklanmamış ancak birkaç yandaş şirketin işi yüklendiğini, kazancın yine belli egemen çevrelere gideceği haberleri kulaklarımıza geliyordu. Sanırım gerçekleşti. Birkaç yandaş şirketin kazancına kazanç eklemek uğruna binlerce yoksulun sokağa terk edilmesi hangi adalet anlayışına sığar? Vatandaşı bu kadar ötekileştirmek iktidara ne kazandırır? Mecliste oy çoğunluğunu sağlamış olmak, kolluk gücüne emir verir konumda olmak her davranışınızın meşru olduğu anlamına gelmez. Bu haksızlıkları kimsenin görmediğini düşünmeyin. Bu haksızlık bir biçimde yapanların karşısına çıkacaktır.

Kağıt toplayan insanların kazanından, yaşamından elinizi çekin!  Çocuklarının bakım ve beslenmesinden, ölüme terk edilmesinden ders çıkarın ki yeni vakalar yaşanmasın.