İktidar; İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu’na “hakaret” davası yoluyla siyaset yasağı getirmek isterken, sözde terör soruşturmaları ile de İBB’ne kayyum atama hesaplarını yapıyor. Bir taşla iki kuş, iktidar için tadına doyulmaz bir durum. Hak nerede? Hukuk nerede? Adında adalet olan partinin adaleti nerede? Orasını ne siz sorun, ne ben söyleyeyim.
Daha önce sayısız HDP’li belediyelere üst üste kayyum atar ve millet iradesine el koyarken “bana dokunmuyorsa” diye ses çıkarmayanları, İstanbul Belediyesi söz konusu olunca telaş sarmaya başladı. Gerçekte bugün İstanbul Belediyesine iktidar el koymaya niyetlenirken ne kadar haksızsa, HDP’li belediyelere kayyum atarken de aynı haksız ve hukuksuz tutum içindeydi. “Sarı öküzü” sorgusuz sualsiz alan iktidar, şimdi İstanbul Belediyesi’ne kayyum atamayı da kendisine adeta hak gibi görüyor.
Uydurma gerekçelerle bu gerçekleşirse, açıktan millet iradesine el konmuş olacak. Sayın Kemal Kılıçdaroğlu’nun “Diktatörün halkına uyguladığı terörizm olarak göreceğiz.” demesi son derece dikkat çekicidir.
Sayın Kılıçdaroğlu, bugüne kadar daima ılımlı ve sesini yükseltmeyen bir politika izledi. Kendisine karşı fiili saldırılarda bile bu dili kullanmadı. Devamında da “İBB'ye kayyum atarsanız cehennemin kapılarını açarsınız” dedi. Ülkenin iyiliğini, rahatlığını, mutluluğunu ve huzurunu düşünen herkesin dikkate alması gerekir. Bunlar hafife alınacak sözler değildir.
Seçimle gelen herkes seçimle gideceğinin de hesabını yapmalı, bunun dışında sapılacak yan yollar, uygarlık dışı ilkel yollardır. Ayrıca yüz yıllık cumhuriyet deneyimi olan ülkemiz insanı, iradesine ve verdiği oya sahip çıkacaktır. İstanbul’a kayyum başka şeye benzemez. Bunun şakası bile olamaz.
Bu konuda haklı olarak İBB Başkanı Sayın Ekrem İmamoğlu tehlikenin nereden geldiğinin bilincinde ve farkında olduğu için; “Sözlerimizin adresi millete işaret edeceğimiz kişi, ne içişleri bakanı ne de adalet bakanı. Onlar buzdağının sadece görünen yüzüdür. Asıl kötülük gerçek mefisto buzdağının altında saklanıyor. Haksız, hukuksuz soruşturmaların imal edildiği, hâkimlerin, müfettişlerin bir çırpıda değiştirildiği, mahkeme kararlarının yüzümüze okunmadan ele alındığı merkez bellidir. Orası, ruhsatsız kaçak bir merkezdir.” demektedir.
Tüm bunlara karşı; “rehavete kapılmayacağını”, “Ilık su demokratı” olmayacağını söyleyen İmamoğlu; “İddia edildiği gibi İstanbul'un iradesiyle oynamaya karar verilmişse, bu hukuksuzluğa karşı da gök kubbeyi başlarına yıkarız” demekte ve kuşkusuz kendisini destekleyen geniş kitlelere güvenmektedir.
Artık köylü dayı da biliyor ki iktidar İBB’nin kaybını bir türlü içine sindiremiyor. Hileli yollarla İBB’ye çökmek ve seçim döneminde İstanbul Belediyesi’nin rantını seçim harcamalarında kullanmak istiyor.
Sayın Kılıçdaroğlu ve Sayın İmamoğlu’nun ve hatta altılı masanın diğer üyelerinin söylemlerinden çıkan sonuç “seçmen iradesini çaldırmayacağız” şeklindedir. Hala kayyum atama hesabı yapılıyorsa, “Ayarını bozduğunuz kantarın sizleri tartacağı günler” uzak değildir.