Hasan Kalyoncu Üniversitesi Öğretim Üyesi ve SETA Kıdemli Araştırmacısı Doç. Dr. Murat Aslan, bölgedeki son gelişmeler ekseninde Gazze'de ateşkes ihtimalini kaleme aldı.
“Hamas'ın 7 Ekim 2023 Aksa Tufanı Operasyonu sonrasında, İsrail'in Demir Kılıçlar Operasyonu’nu başlatması, Gazze'de bir katliamın yaşanmasına neden oldu. Filistin'de masum 27 bini aşkın insan öldürüldü. Bölgede hayat durdu, açlık, hastalık, susuzluk gibi insani değerler tamamen unutuldu. Hamas’ın saldırısı ile İsrail’e koşulsuz destek veren Amerika Birleşik Devletleri (ABD) ve birçok Avrupa ülkesi, aynı politikalarında ısrar ederken insani dramlar karşısında ateşkes çağrıları gündeme damga vurdu. Ancak beklenti İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu’nun operasyona devam talimatıyla alışıldık şaşkınlığa dönüştü. Saldırıların ar damarının çatladığı şu günlerde ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken bölgeye 5. ziyaretini gerçekleştirdi. Daha önce insani ara denilen ve çatışmaların dondurulması şeklinde tanımlanan adı konulmamış bir ateşkes, insani değerlerin defnedilmemesi adına değerliydi. Ancak Blinken ve diğer bölge ülkelerince frekansı artırılan ateşkes çabaları sonuçsuz kaldı. Mısır ve Katar’ın öncülük ettiği ve ABD’nin direksiyonda olduğu dolaylı ateşkes görüşmelerinde 40-45 günlük bir ara öngörülmüştü. Esasen anlaşmazlık konularından birisi böyle bir ateşkesin süresi üzerineydi. Hamas daha uzun bir süre talebinde bulunurken İsrail böyle bir talebe sıcak yaklaşmadı. Ateşkesin özünü İsrailli rehinelerin ve Filistinli tutukluların karşılıklı salıverilmesi oluşturdu. Ancak rakamlar ve Filistinlilerin kimlikleri konusunda uzlaşı sağlanamadı. Öte yandan ateşkesin geçici mahiyette olması ana kaygı nedenlerinden birisiydi. Çünkü Filistinlilerin bir süre için güvenliğe ve insani yardımlara erişmesi, sonrasında çatışma ortamına dönülmesi söz konusuydu. Diğer bir ifadeyle Filistinli sivillerden kötünün en iyisine razı olması beklendi. Öte yandan sürecin muhasebesi adına ateşkes tesis edilmiş olması halinde tarafların tecrübe edebileceği gelişmeleri yine de İsrail ve Filistinliler için ayrı ayrı ele almak gerekiyor.
Ateşkes ile birlikte tartışılan kalıcı çözüm talepleri artık söylemden ibarettir. İsrail’in Filistin devletinin tanınması konusunda taviz vermesi pek mümkün görünmüyor
Netanyahu ateşkesi neden reddetti?
İsrail açısından ateşkes birkaç farklı kulvarı ön plana çıkarttı. Rehinelerin aileleri tarafından her gün gerçekleştirilen gösteriler Netanyahu için bir siyasi baskı nedeni oldu. Ateşkes ile Netanyahu böyle bir yükü üzerinden atmış olacaktı. Aileleri yatıştırıp evlerine gönderebilmesi mümkündü. Ancak Hamas’ın 7 Ekim saldırısını güvenlik zafiyeti olarak gören İsrail halkının seçim talebi ve Netanyahu’nun istifasına yönelik sokak gösterilerine başlaması ihtimali Netanyahu'yu korkutmuşa benziyor . Muhtemelen Netanyahu’nun ateşkes teklifini reddetmesinin asıl nedeni bu kaygı. Nitekim muhalefetteki Yair Lapid’in 7 Şubat söylemleri doğrudan Netanyahu’yu ve ortaklarını hedef alıyor. Netanyahu ve ultra muhafazakar ortaklarının herhangi bir sessizlik sürecinde koltuklarının sallantıda olduğunu tespit etmek gerek. 2. konu ise Uluslararası Adalet Divanının (UAD) soykırım suçlamasıyla İsrail’i yargılamayı esastan kabul etmiş olması. Teknik anlamda Divan sözcüsünün İsrailli siyasilerin 7 Ekim sonrasında söylem ve eylemlerini ayrıntısına kadar sıralayarak okuması ve İsrail aleyhine alınan karara gerekçe göstermesi, İsrail’de tedirginlik yarattı. İsrail cenahında ateşkes ile mahkemenin kararını yumuşatma beklentisi vardı. Ancak Netanyahu’nun operasyona devam kararıyla bir yandan Divan’ın temennisi çiğnenirken diğer taraftan yargılama sürecine yönelik İsrail hanesine bir çentik daha atıldı.
Mısır üzerinden Gazze’ye ulaşacak insani yardımlar özellikle çocuk ölümlerini önlemek ve sağlık hizmetlerini tekrar başlatmak için elzemdir
İsrail açısından 3. husus askeri gereklilikler ve çekinceler. İsrail’in 7 Ekim 2023'te seferber ettiği ihtiyat birlikleri 4 aydan bu yana psikolojik gelgitler yaşadı. Bu unsurların değiştirilmesi, ikmallerinin yapılması ve eksiklerinin tamamlanması gerekiyordu. Dolayısıyla İsrail askerlerinde moral bozukluğu baş göstermişti. Öte yandan harekat bağlamında ateşkesin İsrail açısından iyi bir tercih olarak görülmediği anlaşılıyor. İsrail Savunma Bakanı Yoav Gallant, 5 Şubat’ta yaptığı açıklamada, 24 Hamas taburundan 18’inin yok edildiğini duyurmuştu. Bu nedenle muhtemel bir ateşkes durumunun Hamas’ın toparlanmasına ve savunma tedbirlerini tekrar elden geçirmesine yol açabileceği iddiası ileri sürülüyordu. Ateşkesin reddedilmesiyle İsrail siyasetinin şahin kanadı öne çıktı. Filistinlilerin ateşkes bağlamında beklentisi insani dramların önlenmesi ve Gazze’ye can simidi atılmasıydı. Mısır üzerinden Gazze’ye ulaşacak insani yardımlar özellikle çocuk ölümlerini önlemek ve sağlık hizmetlerini tekrar başlatmak için elzemdir. Ancak İsrail’in Refah Sınır Kapısı'nı kontrol etmesi ve yardımları koşullara bağlaması zaten bekleniyordu. Ateşkes beklentilerinin boşa çıkmasıyla insani kelimesiyle nitelenen tüm gayretler kötümserliğe teslim oldu. İsrail’in ispat edilememiş iddiaları üzerine Birleşmiş Milletler (BM) misyonuna yardımları kesen ABD ve bazı Avrupalı ülkeler insani olmayan süreci başlattı.
İki devletli çözüm mümkün mü?
Ateşkesin Hamas açısından girdisi ise aynen İsrail ordusunda olduğu gibi unsurların toparlanması ve yeniden tertiplenmesiydi. Ancak İsrail’den farklı olarak Hamas’ın dış desteği yoktur. Bu nedenle ateşkesin Hamas’a katkısı son derece sınırlı kalacaktır. Kaldı ki İsrail’in istihbarat faaliyetlerinin ateşkes boyunca devam edeceği göz önüne alınırsa İsrail istihbaratının ateşkes sonrasına yönelik olarak Hamas’ın resmini çıkartması mümkündü. Ateşkes konusunda ısrarcı olan ABD’nin durumuna da bakmak gerekir. Askeri üslerine Irak ve Suriye’de yapılan saldırılar ve Husilerin Kızıldeniz’deki saldırgan tutumu sonrasında ABD’nin Gazze’de ateşkese ihtiyacı İsrail’in ötesindeydi. Blinken, İran destekli milislerin ve Husilerin Amerikan karşıtı argümanlarını boşa düşürmek istiyordu. Bu nedenle Gazze’de ateşkesin kahramanı olmaya diğer devletlerden ziyade ABD’nin ihtiyacı vardı. Ancak 7 Şubat’ta Ketaib Hizbullah liderine yapılan saldırısı sonrasında ABD her zamanki çelişkisini yaşamaya başladı. Ateşkes ile birlikte tartışılan kalıcı çözüm talepleri ise artık söylemden ibarettir. İsrail’in Filistin devletinin tanınması konusunda taviz vermesi pek mümkün görünmüyor. Öte yandan Hamas yerine yeni bir Filistin liderinin ve yapısının İsrail kontrolünde tesis edilmesi konuşuluyor. Ancak bu beklenti de Filistinliler açısından gerçekçi değil. Nitekim dikte edilen bir Filistinli lider veya yapı İsrail’in oyuncağı olmaktan öteye geçemez. En azından Filistinlilerin algısı bu yönde olur. O halde 1967 sınırları dahilinde, başkenti Kudüs olan iki devletli çözümden bahsediliyor olsa da gerçekleştirilmesi zor görünüyor. İşte ateşkes umutlarının sönmesiyle zaten ölü doğmuş bu beklentiler artık bir kenara itilmiş oldu. İsrail’in nihai amacı Hamas’ı yok etmek adına Gazze’nin tümünü boşaltmak. Askeri baskıyı artırdıkça Mısır veya Türkiye gibi ülkelere muhtemelen "Filistinlileri kabul edin" mesajı vermek. Diğer bir ifadeyle "Filistinsiz" bir Filistin için tedrici olarak baskı kurulacak, insani dramlar tekrar edilecek. O halde, önce Gazze’nin sonra Batı Şeria’nın boşaltılmasını engelleyecek tedbirler geliştirmek gerekiyor. Ilımlı ve akil bir hükümet iktidara gelmedikçe İsrail’in bu siyasetini değiştirmesi pek mümkün görünmüyor.”
İsrail yine aşırı sağa teslim
Netanyahu'nun operasyona devam kararıyla bir yandan Divan’ın temennisi çiğnendi, diğer taraftan yargılama sürecine yönelik İsrail'in hanesine bir çentik daha atıldı.
Bunlar da ilginizi çekebilir