Dedem rahmet istedi. Allah rahmet eylesin; babamın babasına, yani dedeme.
Aklımın kestiği yıllarda dedemle sohbet etmeyi çok severdim. Daha doğrusu: o anlatır, ben dinlerdim. O zamanlar hikâye gibi gelen anlattıkları; yaşımın ilerlemesi ve olayların birbirine bağlanması sonucu dedemin anlattıklarının hikâye olmadıklarını, bize gerçekleri anlattıklarını anladım, ama geç anladım.
Dedemin anlattıklarını hatırladığımda, İsrail’le ilgili anlatımın sonunda hep “İsrail Tohumu” olarak bitirirdi sözünü. Tabii ki o günlerde “İsrail Tohumu”nun ne olduğunu bilmiyorduk; arkadaşlarımıza kızdığımızda biz de kızgınlığımızı belirtmek için karşı tarafa “İsrail Tohumu” derdik.
Gel zaman, git zaman “İsrail Tohumu”nun gerçek bir söz olduğunu öğrendik; dinlediğimiz haberlerden ve okuduğumuz kitaplardan. “İsrail Tohumu”nun çıkış sebebine burada değinmeyeceğim; İsrail’in dünya tohum merkezi üssü olmasını değil. Konuşacağım şu anda süren savaş.
Haber kanallarını açarak haber dinlemek istemiyorum. Oradaki günahsız insanların, özellikle çocukların, yaşadıklarını haber olarak bile dinlemek istemiyorum. “Onların yanında olamıyorum” diye kendi kendime kızarken, bazı dünya ülkelerinin olayları seyretmesi ayrı bir savaş; destek vermesi, giderek kucaklaşması, “yanınızdayız” demesi, bilerek silah desteği vermesi… Hepsi aslında ayrı bir savaş.
Zorumuza gidiyor Millet olarak, Müslümanlar olarak. Gerekli tüm diplomatik süreçler Türkiye ve Müslüman ülkelerce yapılmasına rağmen, dost görünen düşmanların sayesinde çözüm olumsuz. Ölenler çocuklar ve masum insanlar. Ölenler aslında bütün insanlık; bilen, gören yok ne hikmetse.
“Bu dünya kötülerin dünyası” dediğimde bana kızanlar, belki bu savaştan sonra bana hak verirler, inşallah.
Son rezillikte bir hastanenin vurulması, savaşın en çirkin yüzü. Hiç kimsenin savunacak yanı yoktur; bir hastanenin vurularak oradaki yaralıların ve sığınanların öldürülmesini... Kimseler savunmasın, arka çıkmasın. Hangi insanlığa sığdıracaklar bu eylemi? Hangi dine sığdıracaklar, bilemem.
Bildiğim bir dram yaşanması: Filistin’de. Bildiğim: insanlar ve çocuklar ölüyor, Filistin’de. Sahi, bir çocuk büyüklerin kirli dünyasında neden can verir ki?
Hiçbir savaşın kazananı yoktur; çıkarlar savaşır, masumlar ölür.
Kalmışım arada, tozdayım, dumandayım; kirli bir mekândayım, iğrenç bir zamandayım. Gülüşünü söndürdüğün çocukların ahı hiçbir zaman yakasını bırakmasın zalimlerin.
Kimse bana bu saatten sonra “Çağdaş Batı”, “Modern Amerika”, “insan hakları”, “insan haklarına saygı”, “insan yaşamına saygı”, “inanç hürriyeti” demesin. Desin ki dünya tek bir ağızdan: “Ey İsrail, sen katilsin.”
Adaletin bu mu? Dünya, diyorum, diyoruz. Geçmişinde soykırımlardan çok çeken ve soykırımlarla bugünkü halini alan İsrail(?), geçmişinden şikâyet ederken; özgür Filistin’e aynısını yapmaktan çekinmiyor ve utanmadan “haklıyım” diyor “İsrail Tohumu.”
Batının bir oyunu olan ve dünyanın başına bela edilen İsrail: Orta Doğu’nun en sorunlu bölgesi. Yahudilerin kutsal kitabı Tevrat’a göre “vaadedilmiş topraklarda” varlığını sürdürme çabası. Yüzyıllar boyunca farklı coğrafyalara yayılmış olarak yaşayan Yahudi toplumunun, tarihte ilk kez bir devlete kavuşması sürecinin başlangıcı…bu başlangıç “Filistin sorununu” doğurdu.
İsrail devletinin kurulması süreci, 1897’de Theodor Herzl’in İsviçre’de Birinci Dünya Siyonist Kongresi’ni toplamasıyla başladı. Başta İngiltere olmak üzere Batılı devletler, Filistin topraklarında bir İsrail devletinin kurulmasını destekledi. 29 Kasım 1947’de Birleşmiş Milletler, Filistin topraklarının yüzde 56’sının 650 bin kişilik Yahudi nüfusuna, yüzde 44’ünün ise 1 milyon 300 bin kişilik nüfusu bulunan Filistin’e verilmesini ve Kudüs’ü uluslararası statüye alan bir planı onayladı. İsrail devletinin kuruluşu, 14 Mayıs 1948 tarihinde ilan edildi.
O gün bugündür bela olan bir ülke… “İsrail Tohumu.”
İnsanın içinden Hitler’in Yahudilere yaptığı soykırımı için “keşke kökünü kazısaydı da dünyanın başına bela olmasaydı” demek n geçiyor; ama biz Müslümanız, hiçbir şekilde insanlığa, hele hele çocuklara ve yaralılara yapılan zulmü kabul edemiyoruz; baş düşmanımız olsa bile.
Bizler bu kadar iyi niyetle düşünürken, İsrail’in soykırımı, Batı’nın desteğini alarak şiddetini artırarak devam etmektedir ve gidişat gösteriyor ki devam edecektir, dost görünen düşmanlar sayesinde. Desin ki dünya tek bir ağızdan: “Ey İsrail, sen katilsin.”
Rahmetinle zalimlere verdiğin mühleti bitir, Allah’ım! Rahmetinle mazlumların üzerindeki zulümleri bitir Allah’ım!
Ellerinle elimi tut, çocuk. Bu dünya ikimize yetmedi. Bağışla beni, affet çocuk. Alnındaki kanı sil, çocuk. Biz seni güldüremedik. Cennet kokularıyla gel, çocuk. Yetim gözlerini toprakta bırakma.
Dualarımız sizinle, Filistin.
Dualarımız sizinle, tüm Müslümanlar.