İnsan hayatı, sadece bu dünyadan ibaret değildir. R.SAV.in ifadesi ile; siyah bir devenin siyah tüyleri arasında beyaz bir kıl kadardır. Ancak bu fani dünya ve ebedi olan ahiret hayatı bu dünyada kazanılır. Onun için ömrümüzün bir saniyesini bile boşa harcamak, yerine göre haram, en azından mekruhtur. Yani kötüdür. İnsanoğlunun ömrü 5 bölüm, yani beş devreden ibarettir.
Ruhi hayatı: Berzah alemi, ruhların vatanı ve mekanı,
Ana rahmi dönemi,
Dünya hayatı,
Kabir hayatı,
Kıyamet koptuktan sonraki mahşer ve ebedi olan cennet ve cehennem hayatıdır.
*
İnsanın ölümünden kıyamet kopuncaya, yeniden dirilinceye kadarki zamana “kabir hayatı” denir ve hayatımızın önemli bölümlerinden birini teşkil eder. Kabir hayatımızın huzuru ve rahatlığı da bu dünyada kazanılır. R.SAV. “Kabirler insanlar için ya cennet bahçelerinden bir bahçe veya cehennem çukurlarından bir çukurdur” buyurmuşlardır.
Kabirler insanın dünya hayatının son, ahiret hayatının ilk günüdür. Kabir hayatının rahatlığı mahşer korkularından kurtulmak ve ebedi ve sonsuz nimetlere kavuşmak bu kısa dünya hayatında kazanılmaktadır. Allah korusun müminler için geçici, kafirler için de ebedi olan korkunç cehennemde dünyadaki iman ve ameli salihe yani sağlam inanca ve güzel işlere ibadetlerin kazanımlarına bağlıdır. Onun için kabir bizim huzur dolu ikinci mekanımız, evimizdir. Önemlidir. Onun için kabirlerin ziyareti ölülerin hatırlanması dirilere büyük bir ders ve ibretliktir.
Ölümden, kabirlerden ders almayana hiçbir öğüt ve nasihat kâr etmez. Eğer bir insan ölümden ders almıyorsa, onun kalbi taşlaşmış demektir. Kararmış kalplerin, paslanmış yüreklerin parlatıcısı ve başlıca ölümü hatırlatan kabir ziyaretleridir.
Kabir ziyaretleri ölülerden çok diriler içindir. Bir insan kendini doğuran, emziren, büyüten anasının, yediren, içiren, besleyen, bizleri insan içine katan, okutan, meslek sahibi yapan babasının, ebesinin, dedesinin, akraba ve dostların müminlerin kabirlerini ziyaret edip onların ruhlarına Fatihalar, dualar okunurken neler hissetmez ve neler görmez, neler hatırlamaz öyle değil mi?
O kara toprağın altına kimler girmedi? Padişahlar, krallar, kraliçeler, dünya güzelleri kamyonlar dolusu nakit altını sayamayacağı kadar tapusu olan beyler, paşalar, vekiller, başkanlar, çocuklar, gençler, ihtiyarlar, peygamberler, evliyalar, en yaşlı zalimler, eşkıyalar, caniler, vezirler, kizirler, reziller, asiller, köleler, firavunlar ve nemrutlar hepsi ama hepsi ulu Allah’ın kudretine boyun eğmişler.
İmanları, güzel amelleri, küfürleri, isyanları ve günahları ile kabre düşmüşler, yanlarında bir kirli çorap, bir toplu iğne gibi dünya malı olarak bir gram bir şey oraya götürmemişler, kendilerini mahveden, mahrum eden yalancı dünyada, tüm sahip olduklarını bırakarak analarından doğdukları gibi çırılçıplak kara toprağa girmişlerdir. İmanları ve güzel amelleri olanların gerçek dost yarenleri ve yardımcıları olacaktır, gerisi boştur. İşte kabir ziyaretinde bunları görüyoruz.
*
Bunlar kabir ziyaretinde bizim hissettiklerimiz, bir de kabirlerdekilerin bizlere seslenişleri var. Ne diyorlar kabirlerden bize şöyle bir ses geliyor: “Ey ziyaretçiler halimizden ibret alın”
Elhamdülillah bizler müminler olarak ebedi kalacağımız cenneti seyrediyor ve ebedi olarak oraya gideceğimiz günü özlemle, iple çekiyoruz, çünkü dünyada iken hamdolsun sağlam iman halis amel ettik.
Helalı helal haramı haram bildik. Harama el uzatmadık, gücümüz nispetinde ibadetlerimizi ve yardımlarımızı yaptık. Allah’ın bizlere verdiği nimetleri Allah’ın kulları ile paylaştık ve şükür ehli olduk. İnkarcı ve nankör olmadık. İnsanlara teşekkür ettik. Peygamberimizin gösterdiği yoldan gittik ve imanımızla canımızı teslim ettik. Huzur ve güvendeyiz. Fırsat elinizde iken kaçırmayın, son pişmanlık fayda vermez, bizim gibi olun, mutlu olun. Bazı kabirlerden de şu sesler ve çığlıklar gelir:
(SÜRECEK)