İNSAN KAVGA ETMEYE MEYİLLİDİR

Abone Ol

İnsanın medeniyet destanına baktığımız vakit ilk büyük medeniyetleri nehir kıyılarında kurulmaya başlamasıyla vaki olduğunu görmekteyiz.

İnsan göçer topluluktan tarım toplumuna geçtikten sonra bu nehir kıyıları onlara her bakımdan ayakta tutacak verimli topraklardı. Önce büyük nehirlerin deltalarına postu serdiler. Oralarda her yıl mil toprağı verimleştiriyor, gübrenin bulunmasından önce insanın aynı arazi üzerinde uzun süre yaşamasına imkan veren tek vasıta oldu.

Böylelikle ilk büyük tarım medeniyetleri insanın nehirlerinin bereketini derlediği yerlerde doğdular.

Dicle ve Fırat deltalarinda... Nil deltasında, İndus ve Huang-ha havzalarında.

Bu yöreye yani Mezopotamya yöresine daha ileriki yıllarda “Verimli Hilal” adı verildi. Mezopotamya hep dikkat çekti. Üstüne araştırmalar yapıldı, kitaplar yazıldı. Denildi ki tarih Sümerler ile başlar (Kramer).

Mezopotamya Grekçe  nehirler arasındaki ülke, iki nehir arasına gelmektedir.

Orada insanlar şehirler inşa ettiler ve ilahlar için mabetler diktiler. İlk seramikleri, ilk yazıyı ve ticaretle için kil tabletler üzerindeki alış verişleri resmiyete döken ilk yuvarlak mühürleri icat ettiler. Bıraktıkları heykeller, onların erkek ve kadın yüzünün güzelliği konusundaki duygularını gözler önüne seriyor.

Mimari de ise yapay dağların üstüne “Zingurat” adı verilen yerle gök arasında bulunan tapınaklar bulunuyordu.

İlyada Destanı’ndan 15 asır önce halk hikayecileri tufan öncesinin ilk Uruk Hanedanının kralı Gılgamış Destanı’nı dilden dile dolaştırıyorlardı.

Gılgamış: “İlahlara bir tapınak yükselteceğim. Yeryüzünün de kötülükten ötürü ormana gideceğim ve kötülüğü orada yeneceğiz.”

Tanrı Samaş onu niyetinden alıkoymaya çalışınca Gılgamış cevap verir:

“Eğer bu teşebbüs gerçekleşmeyecekse niçin kalbimde bu kaygıyı arzulattın Samaş” der.

Ve insanın kavgası başladı.

Sümer siteleri Akat Urak Sargun büyük bir imparatorluklar halinde birleştirildi. Ve onun halefleri hakimiyetlerini Akdeniz’e kadar yaydılar.

Sargon İmparatorluğu barbarların darbeleri altında yıkıldı. Fakat Hz. İsa’dan önce 1700’lere doğru Hammurabi birliği yeniden tesis etti ve Babil’i i başşehir yaptı.

Böylece onunla dünyanın en eski kanunu ortaya çıktı. Güçlünün güçsüzü engellemek için insanlar arası ilk adalet tecrübesiydi bu.

Bu daha ileriki çağlarda birtakım örgüt ve kurumlar ile daha ileriki boyutlara taşındı ve genelde bir işlerlik kazandırılması istendi.

Ne ki insan, insanlık kavga etmekten vazgeçmedi. Hep kavga etti.

Bunun birçok nedeni var. İnsan geliştikçe bu kavga ve şiddet, şiddetle bir şeyi, bir malı, bir nesneyi, bir diyarı ele geçirme, kendine maletme hırsı törpülenmeye çalışıldı.

Bunun için öne çıkarılan yollardan birisi sanattı. Bu yolla İnsan eğitilmesi çalışıldı. İnsan bu şiddet eğilimini beynin gerilerine itecek ve bu ilkel , primitif halini artık unutacak diye umuldu.

Müzik, resim, edebiyat gibi sanatlar ile, sanat dalları ile sahne sanatları ile kendini oyalayacak, kendini tanıyacak, daha ince, daha estetik ve daha güzel ahlaklı olacaktı.

Spor yapacak, yarışmalar yapacak bu enerjisi o kanala akıtılacak ve daha insancıl bir çizgiye getirilecekti.

Ne oldu?

'Allah(cc) güzeldir, güzelliği sever.'