Mustafa Balbay, telefonda “Nasılsın?” diye sorunca, “Memleket gibiyim” derdi.
Gerçekten hepimiz “memleket gibiyiz”…
Memleket gibi gergin, tedirgin, huzursuz…
Ve herhalde “mutsuz”…
En başta, medyaya müdahale inanılmaz boyutlara ulaştı.
Etrafa korku salınıyor; dehşet ve tehdit kol geziyor.
Soru sormaya kalkışan azarlanıyor.
Yandaş medya dışında medya izlenmesin isteniyor, ki, o borazan medyada yolsuzluktan, hırsızlıktan, demokrasinin rafa kaldırılışından, hukukun katledilişinden, adım adım baskıcı bir rejime geçilişinden tek satır, tek kelâm yok.
Toplumu germenin, fay kırıklarını derinleştirmenin temel nedeni de bu aslında; kendi oy tabanını kesin hatlarla ayırmak.
Görmesinler, duymasınlar, bilmesinler…
Körü körüne yürüyüşe devam etsinler.
Farkına varırlarsa, “bu kadar da olmaz canım!” tepkileri artmaya başlayıverir belki.
Gerginlik politikası yönetenlerimiz için “faideli” olabilir de, toplum gerçekten bıktı, yoruldu, tükendi…
Demokrasiyi, özgürlüğü, çağdaşlığı teneffüs etmek bizim de hakkımız değil mi?
Haber programları başlayınca, ruh sağlığımızı koruyabilmek için acele kanal değiştirmek zorunda kalmasak; sanattan, spordan, doğadan konuşabilsek…Daha insani şeyler oluştursa sohbetlerimizin gündemini…
Gülmeyi unuttuk desek yeridir.
Paraleller, kumpaslar, darbeler, komplo teorileri…Yetti artık!
Normalleşmek istiyoruz!
İnsan gibi yaşamak istiyoruz!
Çok şey mi istiyoruz?
*
Üzerimize böylesine karabasanlar çökmüşken, kardelenler gibi umut çiçeklerinin açtığı da olmuyor değil.
İnsanın içini ışıtan aydınlatma fişekleri gibi…
Çorum’a büyük bir “kültür merkezi” yapımı için başlatılan girişimlerin somut bir noktaya ulaşmış olmasını sevinçle karşılıyorum.
Hemen bu noktada, Vali Sabri Başköy, TBMM İdare Amiri Çorum Milletvekili Salim Uslu ve Kültür-Turizm Müdürü Ali Özüdoğru’ya çabalarından dolayı, Belediye Başkanı Muzaffer Külcü’ye de, yer sorununun çözümünde her türlü özveriye açık olduğunu belirtmesi nedeniyle takdirlerimi, teşekkürlerimi iletmek istiyorum.
Devlet Tiyatrosu 1968 yılında hizmete açılmıştı.
O yıllarda ben de, amatörce tiyatro oyunlarında rol alıyordum. Rahmetli Mustafa Sucuoğlu ile birlikte o salonda sahnelenen ilk oyunlardan birinde sahneye çıkmış olmak, benim için de ömür boyu taşıdığım ve taşıyacağım bir onur.
Kulisini iyi bildiğim o salona karşı duygusal bir bağım olduğunu bile söyleyebilirim.
Birkaç yıl önce, “Çorum’un yüz aklarından” değerli dostumuz, hemşehrimiz Tuncer Cücenoğlu’nun bir oyununu getirmiştik, eski Valimiz, kadim dost Hüseyin Poroy’un da katkılarıyla…Cücenoğlu’nun yanısıra, Devlet Tiyatroları Genel Müdürü Lemi Bilgin de gelmişti. Binanın geniş çaplı bir onarım istediğini kendisine anlatmıştık. Gerekli incelemenin yapılması için teknik ekibine hemen orada talimat vermişti.
İşte o incelemelerin sonucunda, binanın onarımının yenisini yapmaktan daha maliyetli olacağı kanaatine varıldı.
Yeni bir tiyatro binası gündeme gelince de, daha büyük düşünmek gerekirdi.
Şu anda, Çorum’un her türlü toplantı-konser ihtiyacına cevap veren bu tek salonun yerine, çok amaçlı bir büyük salon ile münhasıran tiyatro-opera vb. amaçlı bir salon ideal olurdu.
Nitekim öyle de düşünülmüş.
*
Yine sürekli okurlarımızın hatırlayacakları üzere, Almanya’da yaşayan dünyaca ünlü Çorumlu ressam İsmail Çoban, Çorum’a “Güzel Sanatlar Müzesi” kazandırmak üzere çeşitli girişimlerde bulunmuştu.
Çorum bu projeye sahip çıkarsa, Avrupa’dan Çorum’a resim ve heykel yağdıracağını, hatta Avrupalı turistlerin sırf buradaki eşi bulunmaz eserleri görebilmek için Çorum’a geleceklerini söylemişti.
O proje tahakkuk etmedi.
Ama, böyle bir hedefi de gündemimizden temelli çıkarmamamız gerekir diye düşünüyorum.
Planlama çalışmalarına başlanan kültür merkezinde, sergi salonu da öngörülüyor.
Kompleksin bu bölümü, belki bu amaca hizmet edebilecek şekilde projelendirilebilir.
Akılda tutulmasında yarar var.
*
Valilikçe hazırlatılan “Medeniyetin Beşiği Çorum” CD’sini izlediniz mi?
Mutlaka izlemelisiniz.
Bu tanıtım filmine ÇORUM HABER’in internet sitesinden de ulaşabilirsiniz.
Ben şahsen, tasarım halini izlediğimde bazı eleştirilerimi dile getirmiştim. Çoğu düzeltilmiş.
Sonuç olarak iyi bir tanıtım filmi ortaya çıkmış.
Çorumlular izlemeliler ki, Çorum’un tanıtımı adına kendilerini de sorumlu hissedebilsinler.
Gerçekten, Çorumlu her bireyin sorumluluğu var Çorum’un tanıtımında…
Dünyanın en önemli tarih hazinelerinden birinin üzerinde oturuyoruz, ama bunun nimetlerinden istifade etmeyi beceremiyoruz.
Kültür turizmi, Çorum’un çehresini değiştirir.
Tüm Çorumluların yaşamına da olumlu katkılar sağlar.
Tabii ilk koşul, Çorumluların “Hitit uygarlığı”na ve Çorum’un diğer tüm tarihi-kültürel değerlerine sahip çıkmaları, gönüllü olarak turizm seferberliğine katılmalarıdır.
Aksi, Temel fıkrasına döner.
Hani Temel, alacaklı olduğu adamla hakim karşısına çıkmış.
Hakim, Temel’i göstererek borçluya sormuş:
-Bu adamı tanıyor musun?
-Tanımıyorum hakim bey.
Temel çok kızmış:
-Haçan sen beni tanımaysan, ben seni hiç tanımayrum!
Mehmet YOLYAPAR