1930’lu yıllar…
Kurtuluş Savaşı’nın yaralarını henüz saramamış. Ülkemizde ekonomik sıkıntıların yaşandığı günler...
Yoktan bir ülke kuruluyor.
Elde yok, avuç da yok.
Her şey ihtiyaç.
Bir yandan Osmanlı’nın borçları ödenmeye çalışılıyor, bir yandan savaşın yaraları sarılmaya çalışılıyor.
Diğer yandan da ordunun önemli gereksinimleri halktan toplanan bağışlarla karşılanmaya çalışılıyor.
… …
O yokluk içinde askeri uçak almak için kampanyalar yapılıyor.
Varlıklı iş adamlarından da bu kampanyaya destek bekleniyor.
İş adamı Nuri Demirağ, o iş adamlarından biri.
Nuri Demirağ, bu isteğe şöyle yanıt veriyor; “…Benden bu millet için bir şey istiyorsanız, en mükemmelini en yetkinini istemelisiniz. O ki bir millet uçaksız yaşayamaz, öyleyse bu yaşam vasıtasını başkalarının lütfundan beklememeliyiz. Ben bu uçakların fabrikasını yapmaya talibim.”
* * *
Nuri Demirağ, havacılık sektörünü kurmak için hazırlıklara başlıyor. Kurduğu ekibe on yıllık bir plan hazırlatıyor.
Bu plan çerçevesinde, İstanbul Beşiktaş’ta bugünkü Deniz Müzesi’nin bulunduğu alana uçak fabrikası kurulması için çalışmalara başlanıyor.
Yıl 1936…
Bir Çekoslovak firması ile anlaşılıyor.
O günün koşullarına göre, bu alana modern bir bina inşa ediliyor.
Altyapı ve inşaat çalışmaları devam ederken bir yandan da teknik araştırmalar da yapılıyor.
Sovyet Rusya, Almanya, İngiltere gibi ülkelerin uçak ve motor fabrikalarına inceleme gezileri düzenleniyor.
Nuri Demirağ ve ekibi başka bir ülkenin uçak lisansını almak yerine kendi prototiplerini üretmek istiyor.
Test uçuşları için Yeşilköy’deki Elmas Paşa Çiftliği satın alınıyor.
Şu anda Atatürk Havalimanı olarak kullanılan Elmas Paşa Çiftliği, 1559 dönümlük geniş bir arazi o zamanlar.
Araziye, uçuş pistinin yanı sıra Nuri Demirağ Gök Uçuş Okulu, tamir atölyesi ve hangarlar inşa ediliyor.
* * *
Türkiye’nin ilk uçak mühendislerinden Selahattin Reşit Alan, uçak ve planörlerin planını çiziyor.
İmalat ve üretim başlıyor.
Böylece 1936’da ilk tek motorlu uçak “Nu.D-36” üretiliyor.
1938’de de “Nu.D-38” adıyla Türkiye’nin ilk yolcu uçağı üretiliyor.
Motorları hariç tüm aksamı Türk teknisyen ve işçileri tarafından yapılan uçak, saatte 325 km sürat yapabiliyor.
Uçak, çift kumandalı, 2200 devirli, 2 adet 160 beygir gücünde motorla donatılı.
1200 kilo ağırlığındaki uçak, 700 kiloya kadar yolcu ve bagaj taşıyabiliyor.
Tavan irtifası ise 5500 metre olan tam depo yakıt ile 1000 km menzile sahip olan uçak, 3,5 saat havada kalabiliyor.
* * *
İlk deneme uçuşları pilotlar Basri Alev ve Mehmet Altunbay tarafından gerçekleştiriliyor.
Test uçuşlarına devlet görevlileri de katılıyor.
Yıl 1944…
Nu.D-38 uçağımız dünya havacılığı yolcu uçakları A sınıfına alınıyor. Uçağın çok önemli bir özelliği gerektiğinde askeri amaçlı nakliye ve bombardıman uçağına çevrilebiliyor olması.
Sonunda beklenen gün geliyor.
6 kişi kapasiteli ilk yerli yolcu uçağımız, 26 Mayıs 1944’te ilk seferini yapıyor.
Uçakta 2 pilot, Yatırımcı ve İş Adamı Nuri Demirağ, Tasvir-i Efkar Gazetesi sahibi Ziyat Ebuzziya, Vatan Gazetesi muhabiri Faruk Fenik var.
Saat 9:45’te İstanbul’dan havalanan uçak, 1.5 saat sonra Ankara Etimesgut Havaalanı’na başarı ile iniyor.
İlk uçuşun yolcuları, Ankara’da, Hava Yolları Umum Müdürü Ferruh Bey ve arkadaşları tarafından gözyaşları ve alkışlarla karşılanıyor.
Sonuç mükemmel…
Nu.D-38, daha sonra Bursa, İzmir, Kayseri ve Sivas gibi şehirlere deneme seferleri yapıyor.
Ne var ki Nuri Demirağ, üretimin devamı için gerekli siparişleri bir türlü alamıyor.
Böylece, proje yarım kalıyor.
Ve en acısı, Türkiye’nin ilk yolcu uçağı Nuri Demirağ’ın hayatını kaybetmesinden sonra hurdacılara satılarak maziye karışıyor.
* * *
“İşte biz buyuz demek için” bu yazıyı kaleme aldım.
Yıl 1930 ve o yoklukta, o teknolojik yetersizlikte UÇAK YAPIYORUZ.
Devamını getirsek, hemen her konuda biz de gelişmiş ülkeler yanında yerimiz olacak.
Ama biz ne yapıyoruz?
“Teknoloji bizim neyimize” deyip, dinle kafayı bozup, hurafelerle uğraşıyoruz.
Uğraşıyoruz de ne oluyor?
Sürünüyoruz…