İKTİDARDAN DA İTİBARDAN DA TASARRUF OLMAZ!

Abone Ol

Şükürler olsun dünya liderimiz Amerika’ya tam 5 uçakla bir çıkarma yaptı ki deme gitsin. Türk milleti olarak bu itibarlı inişe göğsümüz kabardı, nerdeyse göğüs kafesimiz fazla sevinçten  çatlayacaktı!

Bizim göğüs kafesimiz çatlarken, Amerikalılar da kıskançlıktan çatladı. Haliyle bir uçakla gitsek hiç duymazlardı. Sıradan olurdu. İki uçakla gitsek bakar geçerlerdi. Üç uçakla gitsek “Allah’ın emri üçtür normal, dinen gerekeni yapmış” derlerdi. Dört uçakla gitsek “Abovvvv bu ne ihtişam yahu” derlerdi. Biz işi bildiğimiz için, elbette beş uçakla gittik ki, dünya lider görsün. Dünya ihtişam görsün. Dünya itibar görsün! Haliyle çatladılar, oh olsun.

Çatladıklarından hava alanına karşılamaya gelmemişler. Gelmesinler, sanki minnetimiz var. Bizim önden giden uçak ekibiyle, Sayın Numan Kurtulmuş başkanlığında dünya liderimizi karşılarken. Uçağın arka kapısından çabukça inenler de ön kapıdan inen dünya liderimizi karşıladı ki, bu konuda da dünyaya kendi kendimize yeten ülke olduğumuzu gösterdik, çatlayın oh olsun!

Dikkat ederseniz hep bir çatlama söz konusu. Bizim sevinç, itibar ve ihtişamdan göğüs kafesimiz çatlarken, Amerikalının çekememezlikten karnı çatlıyor. Avrupalıyı hiç sormayın, onları zaten önceden maça gittiğimizde çatlatmıştık.

Nasıl çatlamasınlar? Biz Almanya’dan  aldığımız Mercedeslerle Berlin sokaklarında konvoy halinde gezerken, Almanlara Mercedes’le konvoy nasıl olur gösterdik. Parmak ısırdılar.

Almanya’nın önceki Şansölyesi Merkel vardı. Almanya sokaklarında yaya yürürdü. Garibin hizmetçisi bile yoktu. Markete kendi gider. Pazar arabasını kendi sürerdi.  Garipti işte, ne yapsın?!

Amerika’ya Nato Zirvesine bizden başka, beş uçakla giden yok.

Yalnız bir şey dikkatimi çekti. Önceki Emekli Savunma Sanayii Müsteşarlarından bilim insanı Ali Ercan Dost, Sosyal Medya’da bir paylaşım yapmış. Diyor ki; “Alman Yurttaşı olabilmek için, gerekli koşulların onda biriyle Türk Yurttaşı olunuyorsa, 1 Alman 10 Türk’e bedel demektir!.” 

Haliyle yanılıyor Ali Ağabey! “Biz ki Ay’a sert iniş yapan, Amerika’ya uçak filosu ile giden, Türk Halkı olarak, kişi başı milli gelirden on bin dolar pay alırken, dünya liderimizi beş uçakla dişimiz, tırnağımızdan artırıp Amerika’ya gönderen bir vefakâr milletizdir. Halkı milli gelirden elli bin dolar alan, İsveç Başbakanı ve Finlandiya Devlet başkanı gibi ikisini birden, tarifeli uçakta göndermedik, tasarruf olsun diye. Yeter ki ihtişam, itibar ve iktidarımız daim olsun!” dedik.

İktidarımız hazine sıkıntıda diye, emekliye ve asgari ücretliye zam vermedi. Saraya yakın şirketler ise döviz garantili, müşteri garantili projelerle servetlerine servet katıyorlar. Ekmeğimizin yapıldığı buğdayı üreten çiftçiye, en azından ürününe alım garantisi verilmiyor. Son yazdığım şiirin bir dörtlüğü şöyledir;

“Üç öğün yavan yiyene / Buna da şükür diyene                    / Şal dokuyup çul giyene / Ben ne deyim, ne söyleyim?”

Ekonomik krizin dorukta olduğu şu günlerde bile, saraya yakın şirketlerin tekerine taş değmiyor. Ekonomistlerin yorumuna göre “Uçmadığımız hava alanları ve diğer dolar garantili projeler için millete verilen zararın bir buçuk milyar dolar” olduğu söyleniyor. Bu kara delikler kapanmazken, esnaf bataklığa itiliyor. Örneğin 2024’ün ilk beş ayında toplam 17 bin 716 şirket resmen batmış. (Türkiye Odalar ve Borsalar Birliğinin (TOBB) açıklamalarıdır.)

Anadolu’da sık kullanılan bir söz vardır. “Tepedekiler dökerse, aşağıdakiler saçar”. Fakat saçmak varlıkla olur. Bugünün ruhuna uyan deyim değil, son sözcüğün ikinci harfini değiştirmek gerekir, sanıyorum. Zaten itibardan ve iktidardan ödün vermemek için, halkın yapabileceği başka bir seçenek de yok.