İstanbul'da son beş günde sahte içki nedeniyle 37 kişi hayatını kaybederken, 47 kişinin hastanede tedavilerinin devam ettiği haberleri geliyor. Bir apartman çökse ya da bir trafik kazası olsaydı buna katliam denirdi. Sahte içkiyi üretenler bunca insanın ölümüne sebep olanlar için bir güvenlik, asayiş açığı yok mu. İktidarın içkiye karşı olması, fahiş zamlar yapması, içen her insanı cezalandırma ereği taşıması asıl eleştirilmesi gereken konu değil mi?
Oysa din kitaplarında, ödül olarak huri kızlarına ek olarak da şarap ikram ediyorlar. Öbür dünyada ödül olan şarap ve kadın bu dünyada suç ve günah. Durup düşünmek lazım.
İslam kültüründe içki üzerine o kadar çok fıkra, özdeyiş, şiir ve yazılar var ki, adeta edebiyat zenginiyiz. Ancak mevcut iktidar yolsuzluğu, hırsızlığı, yalanı, dolanı, talanı, hatta pudra şekeri koklamayı bırakmış, tüm bunların üzerini içkiye düşmanlıkla örtmeye çalışıyor.
İçki söz konusu olunca Dördüncü Murat dönemi akla gelir. Ne var ki o dönemde bile içkicilik mizaha bürünebilmiş. Şimdiki iktidar gibi asık suratlı değil. Dördüncü Murat zamanında Bektaşi’yi içki içerken yakalamışlar.
Dördüncü Murat; “Bre zındık seni bir koşulla bırakırım, bir daha içmeyeceğine söz ver” demiş.
Bektaşi’nin yanıtı net: “Söz, bir daha içmeyeceğim, valla billa” demiş.
*
Dördüncü Murat korkusundan millet kuytu köşelerde içiyor içkisini. Bir gün meyhaneleri kontrolde bakmış ki Bektaşi bir köşede önünde kırmızı şarap yudumluyor.
Bektaşi’ye: “Bu nedir be bre zındık?”
Bektaşi: “Sudur efendim”
“Ulan hiç kırmızı su olur mu?”
“Sizi görünce utancından kızardı efendim”
*
Dördüncü Murat Bektaşi’nin bağ evine uğruyor. “Bağın da büyükmüş bu kadar üzümü ne yapıyorsun” diye sormuş.
“Çoluk çocuk kalabalığız yeriz efendim”
“Ulan yemekle biter mi bu kadar üzüm”
“Yiyemediğimizin suyunu sıkar içeriz efendim”
“Ulan bu kadar üzüm içmekle biter mi?”
“İçemediğimizi fıçılara doldurup saklarız efendim”
“Peki orada dura dura şarap olmaz mı?”
Bektaşi tehlikeyi sezmiş, sözün nereye gideceğini anlamış.
“Efendim biz fıçılara doldurup Allaha havale ederiz, o artık şarap mı yapar, sirke mi yapar, biz onun işine karışamayız”
*
Softa ile Bektaşi yan yana dua ediyorlarmış.
Softa; “Allah’ım bize din ver iman ver. Ya rabbim” diye dua ederken.
Bektaşi; “Allah’ım bana bu gece bir şişe şarap, ya rabbim bir şişe şarap” diyor.
Softa; “Ulan bre zındık, o nasıl dua öyle, biz din iman istiyoruz, sen şarap”
Bektaşi; “Kızma be imanım, herkes kendinde olmayanı ister. Senin dine, imana ihtiyacın var, benim şaraba” demiş.
Kıssadan hisse.