HOCALARIMIZ, SAHABELER DEVRİNE ODAKLANMIŞ GİBİ
Bir daha kullanmak zorunda kalmamak dileğiyse, baş sağlığı, yaralılara şifa diliyorum. İnşallah, bu son olur…
*
Ramazan boyunca toplumumuzun ilgiyle izlediği televizyon programlarında hocalarımız, dualar eşliğinde dini bilgiler sundular.
Kendilerini dinlerken on bir sene önceyi anımsıyorum. Ailece yaşadığımız acı kaybımız için, kuran okuyan ve bizleri teselli etmeye gelen hoca efendilerden birisi, “Rahmetli iki öğrenciye de burs veriyormuş. Mekânı cennet olur, inşallah” dedi.
Rahmetlimiz hastaneler kurmuş, birçok doktor, hemşire, müstahdeme iş sağlamış, hastaların tedavi edilerek şifa bulmasını temin ettiği bilinen birisi idi. Hoca efendi bütün bunlara önem vermiyor, iki öğrenciye verilen bursu önemsiyordu.
Aradan geçen on bir yıla rağmen, televizyonlarda izlediklerimize bakınca, değişen bir şey yok gibi.
Sadakanın faziletini anlatıyorlar ama Çinlinin, “Balık verme, balık tutmayı öğret” deyişindeki akılcılığı atlıyorlar.
İki ay kadar önce kaybettiğimiz rahmetli İbrahim Bodur’un “Altın Üçgen” olarak betimlediği, günümüzün gelişmiş ülkelerine hayat veren; YATIRIM, ÜRETİM, İSTİHDAM olayının sanki farkında değiller.
Bu neden oluyor?
Sahabe devrine odaklanıldığı için.
Din sanki; ibadetten ibaretmiş gibi bir anlatım var.
İbadet şahsi (özel) bir şey. Toplum içinde yaşayan insanların, o topluma sunmak zorunda oldukları görevleri olur. Üretim bu görevlerin başında gelir.
İş insanı olarak tanımlanan, kurucu, üretici insanın, emekli olmasını sağladığı, işçisini, ailece geçimini garanti altına almasının yanında sadakayı önemsemenin nedenini anlayamıyorum.
*
Müslümanlık devlet kurabilmiş tek dindir. Bir asır gibi kısa sürede Afrika’nın kuzeyinden Atlantik’e ulaşmakla kalmamış, Cebel’i Tarık Boğazını geçerek Endülüs devletini ve medeniyetini kurmuş, Rönesans’ın doğuşunun hazırlanmasında payı olmuştur.
Hem İspanya Kralı hem Timurlenk’e danışmanlık yapmış olan İbn Haldun’un “Coğrafya kaderdir” tespitini Ortadoğu’da yaşayarak görüyoruz.
Rahmetli Mehmet Metin İrşadi; “2 hidrojen 1 oksijenin suyu oluşturduğunu bilmeyen yok, ama bir bardak su yapabilen de yok. Okyanusu yaratan Allah’ın büyüklüğüne sadece bu örnek yeter diyerek; 1950’de caminin önünden bile geçmeyen bizleri camiye sokmayı başardı.
“Hocam gusül abdesti oruç bozar mı? diye saçma soru soranlar zaten kazanılmış. Onları kazanmaya değil zamana uygun bilgilendirmeye ihtiyaç var.
Bu soruya saçma deyişimi açmam gerekiyor; gusül abdesti cinsel ilişki vs. gibi olayların sonunda zorunluluk abdestidir. Öyle durumlarda oruç zaten bozulmuştur. Abdest alma zorunluluğun yoksa üstelik “oruç bozulur mu?” gibi bir endişen varsa niye gusül abdesti almaya kalkıyorsun.
Anlatmak istediğim şey şudur; İslam’ın görgü ve bilgisi yaşanarak artmış, pratikte kullanılacak birçok bilgi doğmuştur. Sahabeler devrinde; sonradan doğmuş bu bilgilerin olması mümkün değildir. Ya da İslam zamanla daha olgun, daha bilgili hale gelmiştir. Bunlara dokunmadan sadece peygamber efendimizin zamanını ve ondan sonraki kısa zamanı anlatarak İslam’ı tam anlamak mümkün değildir. Konuşulanlarda M.S 700 yılı ve sonraki yıllara ait hiçbir bilgi yok. Biraz Mevlana’nın görüşleri ortalarda dolaşıyor. İbn-i Sina gibi birçok alim gelmiş geçmiş, onların günümüze ışık tutan görüşlerinin ve sözlerinin olması lazım. Bunların konuşulmamasının kayıp olduğunu düşünüyorum.
Tarık Bin Ziyad’ın İspanya’ya geçtikten sonra gemileri yakması bile konuşulması, irdelenmesi gereken olaydır.
Sürçü lisan ettikse af ola…
Kadir geceniz mübarek olsun
Hayırlı, mutlu bayramlar diliyorum.
En güzel bayramlar, en güzel günler sizlerin olsun.