HEY GİDİ KANAL İSTANBUL (1)-2

Abone Ol

* Kanal İstanbul projesinin İstanbul'un iklimine, doğal yaşamına etkileri nasıl olacak?

Kanal İstanbul yapılırsa; bölge, on yıllar boyunca bir hafriyat ve inşaat sahası olacak. Bu daha fazla fosil yakıt ve sera gazı salımı anlamına geliyor. Bu durumda, kırsal alanlar yok olacak, kentsel ısı adaları artacak ve basınç farklılıkları, rüzgarlar gibi özellikler olumsuz etkilenecektir.

* Kanal İstanbul hava kirliliğini nasıl etkileyecek?

Kanal civarında yaşaması öngörülen 1,2 milyon ek nüfus günde 250 bin metreküpten fazla enerji kullanacak, yaklaşık 2 bin ton katı atık üretecektir. Hafriyatlar nedeniyle her gün 10 bin kamyon, araç trafiğine katılacak, karbondioksit emisyonunu artıracaktır. Kanaldaki gemi bacalarından çıkan zehirli gazlar da çevresinde önemli hava kirliliği ve sağlık problemlerine neden olacaktır.

* Kanal İstanbul deprem ve diğer afetler açısından risk taşıyor mu?

Elbette taşıyor.

İstanbul'un beklediği büyük deprem çok daha yüksek bir şiddet ile özellikle bu bölgede hissedilecek, kanal yapısı bundan ciddi hasarlar görecektir. Tsunami dalgalarının kanalın içerisine girmesiyle etki ve yıkım çok daha büyük olacaktır.

* Kanal İstanbul'la birlikte İstanbul nüfusunun yarısı bir adada mı yaşamak durumunda kalacak?

Evet. İstanbul Boğazı ile açılacak kanal arasında oluşacak adaya 8 milyonluk bir nüfusun hapsedilmesi gibi bir durum ortaya çıkacak. Bu adaya sadece deniz yolu, köprü veya tüneller vasıtasıyla ulaşılabilecek.

* Kanal İstanbul projesi arkeolojik alanları nasıl etkileyecek?

Bathonea Antik Kenti, Yarımburgaz Mağaraları, Küçükçekmece iç dış kumsalı, Soğuksu 1. Derece Doğal Sit Alanı ve Rhegion 2.Derece Arkeolojik Sit Alanları yok olma tehlikesiyle karşı karşıya kalacaktır.

* Proje sürecinde kaç ton hafriyat çıkacak, hafriyat nasıl taşınacak ve maliyeti ne olacak?

Konunu uzmanları, 4 yıl içinde, 1,1 milyar metreküp seviyesinde hafriyat ortaya çıkacağını söylüyor. Bunun bedeli de bugünkü fiyatlarla yaklaşık 32 milyar TL civarında olacağını dillendiriyor.

* Kanal İstanbul'un inşaat sürecinde ve sonrasında İstanbul trafiği nasıl etkilenecek?

4 yıl boyunca sürecek inşaatlardan elde edilecek hafriyatlar düşünüldüğünde, saatte 418, günde 10 bin hafriyat kamyonu trafiğe katılacak, toplam 3,4 milyon yeni yolculuk oluşacaktır. Sadece bu yoğunluk bile İstanbul trafiğinin yüzde 10 artmasına sebep olacaktır.

* Proje kapsamında inşa edilecek limanlar deniz yolu taşımacılığı için gerekli midir?

Bu konuda herhangi bir analiz ya da çalışma söz konusu değildir. Marmara Konteyner Limanı ile Karadeniz Konteyner Limanı projelerinin, Kanal İstanbul projesi ile doğrudan bir gerekliliği ve ilişkisi olmadığı gibi, hiç bir kamu yararı ve tutarlı gerekçesi de bulunmamaktadır.

* Kanal İstanbul projesi için güvenebileceğimiz, teknik açıdan yeterli bir ÇED Raporu yok mu?

Ne yazık ki yok. Kanal İstanbul'un, Çevresel Etki Değerlendirmesi (ÇED) Raporu'nu inceleyen uzmanlar, teknik değerlendirmelerin kısıtlı olduğunu saptamışlar.

* Kanal İstanbul sürecinde halkın bilgilendirilmesi ve katılımı sağlandı mı?

Böylesine büyük bir proje için katılımcı bir süreç yürütülmemiş, sadece tek bir toplantı yapılmış.

Üstelik, 27 Mart 2018 tarihinde, Arnavutköy Belediye Binası Kültür Merkezi'nde gerçekleştirilen halkın katılımı toplantısına projeden doğrudan etkilenecek bölge halkı ve muhtarlar alınmamış; salon, başka ilçelerden otobüslerle getirilen katılımcılarla doldurulmuştur.

* Kanal İstanbul'a kimin ihtiyacı var?

İşsizlik, yoksulluk, trafik, eğitim ve sağlık hizmetlerinde yetersizlik, betonlaşma, deprem riski gibi sorunlarla uğraşan İstanbulluların, Kanal İstanbul gibi sonu belli olmayan bir yatırıma kesinlikle gereksinimi yok.

Ama Kanal İstanbul’un belli bir azınlık için de rüya gibi bir proje olduğu dillendiriliyor.

Örneğin Kanal güzergahında araziler, arsalar kapatmış, rant ve spekülasyon işlerini iyi bilenlerin köşe olacağı söyleniyor.

Yine örneğin bu projeden ihale alacak olanların kimler olacağı da tüm ülkenin bilineni.

Kanal İstanbul’a en çok onların gereksinimi var!

* * *

Bu durumda insan sormadan ya da yazmadan edemiyor.

Hal böyleyken bu ısrar niye ve kimler için?