HEPİMİZE GEÇMİŞ OLSUN
“BENİM BAYRAMIM YOK!
(Bayramı kutlu olanlara sözüm yok. Onlar okumayabilir)
Dostlar, bu yıl benim bayramım yok! Hiçbirinizin bayramını kutlamıyorum.
Çünkü, Genelkurmay Başkanım ve mümtaz paşalarımız hapiste iken; onlar bayram yapamıyorken benim bayram yapmam kanıma ve ruhuma aykırıdır. Ülkemin bölünmesini bağıra bağıra söyleyen ve devletimi alenen tehdit eden, caniler ve cani yandaşları, bu kutsal topraklarda cirit atarken, benim mümtaz askerlerim mahkûm ise ben bayram yapamam.
Ülkemi bölmek ve devletimi yıkmak için akla ve hayâle gelmez melânet işleyenler, eli ile ve dili ile cinayet işleyenler her türlü özgürlüğü yaşarken; benim askerimin boynu bükük ise, ben bayram yapamam. Türk milletinin boynu büküktür. Kalbimiz kanamaktadır. Söyleyeceklerim bu kadar değildir. Başka bir ortamda, başka türlü konuşma imkânım doğana kadar bayram yapmayacağım. ÇORUM HABER / 7 Ağustos 2013
*
YAZMAK İYİ DE
Son olaylar mâlûm, ciddi evrelerden geçiyoruz. Elbette üzülüyoruz. 7 Ağustos 2013 tarihinde
- “Söyleyeceklerim bu kadar değildir. Başka bir ortamda, başka türlü konuşma imkânım doğana kadar bayram yapmayacağım”- demişim.
2013’ten bu güne köprüler altından çok sular aktı. Türkiye’de ve dünyada çok şeyler yaşadık.
*
Aslında şimdi ‘0’ konuşma zamanı geldi. O kadar çok şey var ki söylenecek, içim resmen kördüğüm. Beynimin girinti, çıkıntılarında kayboluyorum. Sağ olsun arkadaşlar yazıyor, güzel de yazıyorlar. İş yazmakla bitmiyor ki. Okuyan, duyan ve gereğini yapan olmalı. Her şeye rağmen o ümitle yazıp çiziyoruz.
*
Doğrusunu söylemek gerekirse, ne iktidardan memnunum, ne muhalefetten, ne de bu milletten. Niye yazayım, ne yazayım, kime yazayım? Üstelik iki sayfa A4 lük yazı üç günümü alıyorsa (biraz elim ağır ve beceriksizim de ondan) …. , .., yazacam da ne olacak moduna girmiştim. Kitap yazmama ara verip günceli yazmaya gerek var mı düşüncesi köşe yazılarıma biraz ara vermiştim.
*
3 Ağustos 2016, Sayın Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, “Mevlam’dan ve Milletimden özür dilerim, yanılmışım” sözlerinden çok etkilendim. Büyük laf! Ülkemizde büyük şeyler döndüğünün büyük işareti.
Evet, bir şeyler oluyor, farkındayız ama içinde değiliz, şüphedeyiz ve içimiz rahat değil. Cumhurbaşkanının; “Ben de iyi niyetle, bilmeyerek hizmet etmişim” mealindeki söyleri çok önemli. Elbette hepimiz yanılabiliriz. Fakat o makamda bu kadar yanılma olmamalıydı.
Burada her zaman dediğimiz şey ortaya çıkıyor. Dinî duyguları kullanmak bunun için doğru değildir. Dinî, siyasete alet etmek bunun için doğru değildir. Laiklik bunun için çok önemlidir. Kişiler saf ve temiz imanları gereği, bir büyüğünün din dersi vermesini, sorgulamadan saygı ile kabul ediyor.
Daha doğrusu, hepimiz inanç ve imanımızın sesini dinleyerek zaten bazı din büyüklerine karşı kabule hazırız. Burada asıl suç tabiin de değil, kendine tabi ettirendedir. Çünkü her türlü istismarı yapabilme şansı var.
*
Yazacaklarım bu güne kadar yazan arkadaşlar farklı olmayacak. Çünkü ay aydın gün belli. Bizim için hep, her şey meydanda idi. Siyasetle uğraşan pek çok insan devlet kadrolarının, kırk yıl evvel işgal edilmeye başlandığını biliyordu. Bilmediğimiz gölge devlet- paralel devlet kurulacak kerteye geleceği idi. Hele hele bir darbeyi eminim ki kimse ummuyordu.
Akşamın 21.30’unda darbe mi olur? Şaka gibi geldi millete. Hatta ben “facebook” sayfamda, ayın 15’i olmuş. Darbe ayın 12’nde yapılır, sabaha karşı yapılır diye espri yaptım. Kısa zamanda anladık ki iş çok ciddi imiş. Maalesef 250 vatandaşımız hakkın rahmetine kavuştu.
Daha sonra iyice anladık ki çok büyük bela’dan kurtulmuşuz. Allah bu milletin yüzüne baktı. Çok beteri olabilirmiş.
*
Türk milleti hepsi ayırımsız gönül birliği ile tanklara göğsünü gerdi. Darbeyi önledi. Büyük kahramanlık sergiledi. Yazacak ve ders alınacak çok şey var.
*
Bir ara karşı tepki ile çatışma büyür mü korkusu yaşadım. İçimde acabalar uçuşuyordu. Sabaha kadar televizyon başından ayrılmadım. Sabah olduğunda halkın coşkusu içimi rahatlattı.
*
Aynı korkuyu 1989’da SSCB’de KOMÜNİZM yıkılırken yaşadım. Rusya mutlaka yıkılacaktı. Bunu ben gibi her aydın kişi biliyordu. Yıkılacaktı çünkü sopa ile ayakta duruyordu. Sopa mutlaka çürür ve kırılırdı. Korkum şu idi. 16 müstakil ülke zorla sopa ile birlik yapıyordu. Rusya yıkılırken enkazı altında kalacak olan küçük devletçikler ne olacaktı. İç savaş çıkarsa 150 milyon Türk (o tarihte öyleydi) ne yapardı. Kardeş kardeşi öldürür müydü? Vietnam ve Kore gibi her biri ikiye bölünür müydü?
Bu endişeyi ciddi olarak yaşıyordum. Bin kere Allah razı olsun Mihail Gorbaçav, iki kelime ile hem yıktı hem yaptı. Glasnost (açıklık- şeffaflık ) ve prestroyka (yeniden yapılanma- değişim)
*
15 Temmuz 2016 elbette çok kötü bir olay; fakat inşallah hayra vesile olacak. Olsun inşallah.
Bir dahaki sefere dilek temennilerimi ve nasıl dersler almalıyız, arz edeceğim. Hep duamız, hayra doğru, hayır için ve hayır olsun.