Kötü olma durumuna kötülük diyoruz. Kötü olma durumu sürdükçe kötülük, zarar verici bir hale, davranışa, eyleme dönüşür.
En kötü olanı da alışkanlık halini almasıdır.
Kötülüğün ömrünü uzatırsan, ömrün kısalır.
Kötülük kavgacıdır. insanları çatıştırarak yaşar.
Çatışan insanlar etraflarında olanı biteni rahat göremezler. Çatışan insanlar başı derdine düşer çünkü.
Çatışanlar birbirlerinin canını yakarken, kötülük de eline kına yakar.
İçinde bulunduğumuz toplum bir deniz ise, denizde oluşan müsilajdır kötülük.
Eğitimli, kültürlü aklı başında insanlar, örgütlü toplumlar, çağdaş devletler kötülüğün uzağında konuşlanır. İyilik, mutluluk örgütlenmeleri artar, bir gümüş göle dönüşür toplum.
Kötülüğün dostu bilisizliktir (cehalettir). Genellikle sol tarafında oturur tahterevallinin.
Efendi-köle
Ağa-köylü
Patron-işçi
Yöneten-yönetilen.
Siz, hangi taraftasınız?
Karşı taraf hakkında neler düşünüyorsunuz?
Neden öyle düşünüyorsunuz?
Karşıtlık özelliği taşımayan, yan yana, iç içe olabilecek değerler bile çatışmalı değerler olarak gösterilir kötüler tarafından.
Türk-Kürt
Sünni-Alevi
Müslüman-Musevi
Beyaz-Siyah
Bu özellikler yüreğimize, tenimize işlemiş birer değer değil midir?
Bu değerleri biz mi seçtik?
Hayır.
Kötü, utanılacak değerler midir?
Asla!
İyi de dünyayı utanca boğmadı mı ırkçılık? Siyahiler, Amerika'da adam (insan) yerine kondu mu? Otuz yıl süren mezhep savaşları yaşanmadı mı Avrupa'da? Üstün ırk savıyla Avrupa kana bulanmadı mı?
İçinde bulunduğumuz sosyal gruplar, yüreğimizde taşıdığımız değerler, şu anda elimizde bulunan ekonomik güç... Yaşam kalitemizi bunlar belirliyor. Ölçüyor biçiyor, bizi bir yere oturtuyor.
Otur oturabilirsen.
Her sabah her sabah doğan güneş dürtüyor. Her ilkbaharda yeri delen tohum dürtüyor. Evde gözlerinizin içine bakan çocuklarınız dürtüyor. Okuduğunuz kitaplar dürtüyor. Söylediğiniz türküler dürtüyor. Açan çiçek, uçan kuş, akan ırmak dürtüyor.
İyi de tahterevallinin öteki başında oturanları da dürtenler var. Kindarlık dürtüyor, yalan dürtüyor, çıkar dürtüyor, şeytan(!) dürtüyor...
Bunca bir aradalık, bunca çelişki insanı diğer varlıklardan farklı kılıyor. İnsanı yerinde oturtmuyor.
İnsan yaratılınca insanlık da yaratılmış. Arada Ağrı dağı. İnsan dağın bir tarafında, insanlık ise diğer tarafında.
İnsanın görevi; olduğu yerde, edindiği farklılıklarla dağın bu tarafında yaşamak, oyalanmak mıdır yoksa yaşarken dağın ardına da geçebilmek için savaşım vermek midir?
Hadi savaşım veriyorsun diyelim. İyiyi, güzeli, gerçeği arıyorsun, diyelim.
Kötülük de mesaide. Sırtındaki, heybesindeki kötülüğü sana aktarır. Öyle utançlar yükler ki sırtına, öyle utançla doldurur ki yüreğini güçsüz kalırsın, yorgun düşersin, yalnız kalırsın. Nevrin döner. Unutursun dağın ardını.
Biri yer biri bakar durumuna düşersin. Dağı tırmananlara da engel olursun.
Biri gökdelen diker, sen barakada, gecekonduda yaşarsın.
Biri on yerden maaş alır, sen işsiz kalırsın.
Sen ağzını açarsın, o ağzına tükürür. Sen sırtını eğersin, o sırtına biner, oturur. Sen, oy verirsin, seçersin, seçtiğin seni satar.
Çelişkiler, karşıtlıklar hep vardı zaten. Bundan sonra da olacaktır. Kötülük de hep olacaktır. Kötülüğün arkadaşları da hep olacaktır.
Seni de yandaş alacaktır yanına. Kör bırakacaktır seni de.
Senin bir eşeğin mi var, onun on uçağı olacaktır. Sıkıntıya düştüğünde eşeğinden bile tekme yiyeceksin, bilesin. Belki kötülük de sıkıntıya düşer zaman zaman. On uçağını birden havalandırır. Sen onun hangi uçakta olduğunu arayadur, o kaçar kurtulur.
Atalarımız; "Varsıl arabasını dağdan aşırır, yoksul düz ovada yolunu şaşırır." diye boşuna dememiş.
Ne zamana kadar sürecek aymazlığın? İnsanlık dağın ardında.
Tırman dağı!
Besleme kötülüğü yüreğinde. Hep kışı yaşama. Baharı da yaşa.
Birlikten güç doğar.
Örgütlen.
Eski alışkanlıklarından vaz geç. Yeni bir dünya düşlemle.
Bugün yap bunu.
Haydi!