Ulu Allah'ın (cc) bize verdiği bunca nimet ve iyiliğin bedeli dünyaya geliş nedenimiz, yani hayatın ve ölümün gayesi; "Rabbi Tealayı bilmek, ona ibadet ve itaat etmek, dünya ve ahiret elde etmektir" (8) Eğer böyle olmasaydı hayatın ve ölümün ahiretin bir manası olmaz, her şey abes (boş) olurdu. Halbuki Allah hiçbir şeyi boş olarak yaratmamıştır. "Benim sizleri boş yere yarattığımı ve sorumluluklarınızın hesabını vermeyeceğinizi mi zannediyorsunuz." (9) buyurmaktadır. Çünkü canlılar içerisinde sorumluluk taşıyan tek varlık insandır. Esasen insanın hayatını anlamlı kılan budur. Dünya ve ahirette hesapsız bir hayat yoktur. Hele ahirette "Her nefesin verilmesinin hesabı sorulacaktır" (10) Demek ki hayatın ve ahiretin gayesi sorumluluklarımızı bilerek yaşayıp mutlu olmaktır. Bu da ancak ilahi emir ve yasaklara kulak verip, hayatımızı ona göre tanzim ederek yaşamamıza bağlıdır. Nasıl ki bir ömür boyu yiyip-içmeden yaşamak imkansızsa, ölüm gelinceye dek İslami yaşantı içinde olmak "Ve sana ölüm gelinceye kadar Rabbine ibadet et" emrine uymaktır.
Ölüm gerçeğine gelince; iyilik ve kötülüklerin kazanıldığı, mutluluk ve ızdırapların tadıldığı, kısa ama önemli olan ömrümüzün hesabının görüleceği, ebedi mükafat ve cezanın hükmünün verileceği ahiret yurduna geçiş kapısıdır. Dünya hayatının bitişi, ahiret hayatına geçiştir. Dünyada her şey fanidir, "Baki olan Allah'tır (12) Her şey zamanı gelince yok olacak, "Her nefis ölümü tadacaktır ve sonra bana dönecektir" (13) ayetleri bu hakikati bildirmektedirler. Demek ki ölüm insanın dünyada "Zerre miktarı hayır ve şerrinin hesabının sorulacağı ve gereğinin yapılacağı mahşere insanı taşıyan bir olaydır. (14) Ölmek her canlının kaderidir ve kaderden kaçılmaz. Önemli olan ölmeden önce dünyada, öldükten sonra ahirette ebedi mutluluğu yakalamaktır. Yüce dinimizi en güzel şekilde açıklayan İslam'ın engin hoşgörüsünü yorumlarıyla dünyaya ilan eden, Anadolu'nun İslam güneşi Büyük Türk alimi ilim ve maneviyat deryası Hz. Mevlana Celalettin-i Rumi bilgi okyanusu olan 14 ciltlik Mesnevi adlı eserinde konumuz olan hayatın gayesini ve bir amaca ulaşmak için uyulacak ölçüyü söyle koyuyor. "Ey insanoğlu! Bu dünya hayatı engin okyanuslarda yüzen, içerisinde insanların yolculuk yaptığı bir gemi gibidir. İnsanların görevi bu gemiyi batırmadan gideceği menzile ulaştırmaktır.
Eğer su geminin içine girerse gemiyi batırır. Su geminin altında durursa gemiyi yüzdürür. Yolcuların görevi suyun geminin içine girmesini önlemektir. Yolcular gemiyi delerlerse su gemiye girer, gemi yolcularla birlikte batar. Denizi bir bardağa koyarsan ne kadar su alabilir. Senin dünyadaki nasibin budur" Yine Mevlana şöyle bir misal getirerek "Nisan yağmuru denizde balıkların (midyenin) ağzına düşerse inci, karada yılanın ağzına düşerse zehir olur" demiştir. Yani şu dünya boşa geçirenler gayesiz ve hedefsiz yaşayanlar gemiyi delenler gibidir, sonu helaktir. "Sen dünyaya hakim olursan o sana mahkum, sen dünyaya mahkum olursan o sana hakim olur. Senin gayen Dünya ve ahret saadetini kazanmaktır (15) diyerek ölüm ve hayatın gayesini özetlemiştir.
Ne mutlu ölçülü, ilkeli, hedefli, bilinçli bir yaşam sürüp iki cihan saadetini yakalayanlara!!
8. Zariyat Suresi 56
9. Mü’minun Suresi 115
10. Tekasür Suresi 8
11. Hicr Suresi 99
12. Er’Rahman Suresi 26-27
13. Ankebudt suresi 5-7
14. Zilzal Suresi 7-8
15. Mesnevi C:I S: 75-76