Çanakkale Savaşında siperlerin gerisinde yaralı askerlerin en çok ihtiyaç duyduğu şey “Morfin“di. Doktorlar yaralı askerlere ağrı kesici bulmakta zorlanıyorlardı.
Hastaların ameliyatı için hazırlanan çadırın önüne bir masa kurulmuştu. Sedye ile gelen her yaralı, burada masaya konuyordu. Doktorun elinde enjektör, enjektörün içinde ağrı kesici. Doktor ilk muayeneyi yapıyordu ve yaşama olasılığı olan, ameliyat edilmesi halinde yaşayacağına inandıkları askerlere ağrı kesiciyi yapıyordu..
Oysa gelen her yaralının ağrı kesiciye ihtiyacı vardı. Fakat herkese yetecek kadar ağrı kesici yoktu. Doktor duygusal karar vermemek için yaralıların yüzüne bakmamakta, İyileşme şansı yüksek olan yaralılara ağrı kesici yapmaktaydı.
Yine doktorun önüne bir asker getirildi. Yaralının ağır yaralarına bakan doktor, askerin iyileşemeyeceğini öngörür ve ona ağrı kesiciyi yapmaz.
O sırada askerden iniltili bir ses duyulur. “Baba!”
Herkesin gözü doktora çevrilir, yaralar içinde kıvranan asker doktorun öz oğludur.
Doktor buna rağmen yine ağrı kesiciyi oğluna yapmaz ve birkaç saat sonra da oğlu şehit olur. Doktor, şehit olan oğlunun cansız bedenine sarılır ve şöyle der:
“Affet oğlum, o senin hakkın değildi”. İşte bu topraklar hakkı olmadığı için tek bir ağrı kesiciyi bile oğlundan esirgeyen o güzel insanlar tarafından vatan yapılmıştır.
Bizim Çanakkale savaşını kazandığımız o tarihi anlardan biri de, hiç şüphesiz Doktor Tarık Nusret’in hakkı olmadığı için öz oğluna ağrı kesici yapmadığı o an’dır.
Tarihin tozlu sayfalarına adını kazımış tüm kahramanlara sonsuz saygıyla, minnetle.
ŞEYH BEDRETTİN / VARİDAT
Şeyh Bedrettin, ilme vakfedilmiş bir ömrün, ete kemiğe bürünmüş abidesiydi.
Ateşe pervane kelebeklerin ışığa gelmesi gibi bir geliyordu dört bir yandan insanlar.
Şeyh Bedrettin’den himmet ve medet umuyorlardı.
Kim kaldı gök kubbe altında kaim, / Birin gelir birin gider her daim,
Adem ki, alemde üç günlük devran / Bizi de bu minval üzere yaz zaim,,,
(Zaim= Zeamet sahibi, şef, lider, prens, burada sanki felek, yaratan gibi duruyor)
Arzum ki beşeriyet, eşit yaşaya fert fert,Güneş misali eşit, toprak misali cömert.
Vehmimde bir maksut ki, pür ateştir / Gör ki, bu yeniden doğmakla eştir.
Müslüman, Ermeni, Yahudi, Urum, / Ceminde ruhuma erinç bulurum..
Başka bir alem var onun dilinde / Bir ışık doğmakta Urum elinde.
Hakikat Hakk’ın ulağı / Değişir durur kılığı,
Göklerin gözü var bende / Ve dahi yerin kulağı,
Ben ki, Şeyh Bedrettin’ em, ölmem dünya durdukça,
Lisana ben gelirim, bu toprak dil verdikçe…
Lakin, tedbir takdire mâni değil, / Murad-ı ilâhi ne ise o olur…
İsyanı sonrasında Çelebi Mehmet’in Osmanlı ordusuna yenilip esir alınan Şeyh Bedrettin’i Çelebi Mehmet’in emriyle bütün İslam uleması yargılıyor ama Şeyh Bedrettin inadından vazgeçmiyor. Serez çarşısında asılmaya giderken “Benziniz sararmış üstadım” diyen Çelebi Mehmet’e “Güneş te batarken sararır sultanım.” dediği rivayet edilir. Kar yağdığı için başını çuvalla kapatmak isteyen cellada da, “Güneşe perde olmaz” evladım diyerek çuvalı reddetmiştir.
HAYATIN İÇİNDEN GÜZEL SÖZLER
1-Sevgi bütün dünyayı satın alacak güçte bir cevherdir. Sevgi çaba isteyen bir güçtür. İnsan en çok severken insandır. ( Dosteyevski)
2-Ahlak, namus, dürüstlük ve liyakat ülkem insanına bol geldi. Yalan, talan ve aşağılanmak cehaletin tercihi oldu maalesef.
3-Hiç kimse kendi çocukluğunu ve gençliğini geri alacak kadar zengin değildir. Sadece arkadaşlar bu anları zaman zaman ücretsiz olarak yaşatmaya yardımcı olur.
4-Eczanelerde bulunmayan ilaçlar: Spor, müzik, felsefe, tarih, dua, kahkaha, dengeli beslenme, sevmek, sevilmek, şarkı söylemek, iyi dostlar ve günaydın.
5-Özgürlük parkının gülü sevgili arkadaşım Sivas Zara’lı Avukat Akın Tuğalan’ı kaybettik. Her sabah parkta insanları, kedileri, köpekleri, kargaları ve bütün canları sever ve sayardı. Şimdi parka giderek kedilere, köpeklere, kargalara ve kuşlara “Akın dedeniz öldü, başınız sağ olsun canlar ” diyeceğim.
Avukat Akın Tuğalan kardeşimi sevgi, saygı ve rahmetle anıyorum.
Aziz Yunus Emre sanki şu dörtlüğü Akın Tuğalan kardeşim için söylemiş;
Ten fanidir, can ölmez / Gidenler geri gelmez
Ölür ise ten ölür / Canlar ölesi değil…( Yunus Emre)