Önümüzde i seçimlerde Erdoğan’ı yeniden cumhurbaşkanı seçtirmek için, iktidarın önündeki tüm engelleri kaldırmaya niyetli olduğu gözüküyor. Kendinden güçlü rakiplerini saf dışı bırakmak için yasa, hukuk, gelenekler hiçbir engel tanımıyor ve dere, tepe dümdüz gidiyor. Halk iradesi yok sayılıyor. Demokrasi dışı her yola başvuruluyor. Ülke içinde ve dışında herkes bunun bir halk iradesine darbe girişimi olduğu konusunda hemfikir.
İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’na ulaşmak için uzun süredir, İstanbul’un bazı ilçe belediyelerine kayyum atanmıştı. Dün sıra İBB’ye geldi. İmamoğlu ve arkadaşları hukukla bağdaşmayan yöntemlerle gözaltına alındı. Hiç kuşkusuz planlı bir operasyon. Aynı anda internet yavaşlatıldı. Sosyal medya felç edildi. Valilik kararıyla tüm İstanbul’da dört gün boyunca eylem yasağı kondu. Metro ulaşımı durduruldu. Ana arterlere ulaşım imkansız hale geldi. İstanbul’da adı konmadık sıkıyönetim uygulanıyor.
Halk desteğini kaybeden, seçimle yürüme olanağı olmayan mevcut iktidar, zor ve baskı yolu ile halka korku salma, topluma ayar verme, halk iradesini yok sayma peşindedir. CHP Genel Başkanı Sayın Özgür Özel “Bu bir darbe girişimidir. Bu girişimi püskürttük püskürttük yoksa bundan sonra seçim-meçim yok” diyor.
Anımsatmak isteriz ki bugünlere birden gelinmedi ve elbette alt yapısı var bunun. Bugünlere gelişin 2010 yılında toplum üzerinde etkisi olan “Yetmez ama evet” diyen liberallerin günahı var. FETÖ’cü değişimlerle yargı ele geçirildi. 2016 yılında FETÖ’cü darbe girişimini “Allah’ın lütfu” diyerek, hukukun kalan kırıntılarını da ortadan kaldırarak bu günlere gelindi. Yenikapı’da bu “lütuf” Kılıçdaroğlu’nun da katılımı ile onaylatıldı.
2017 yılında mühürsüz oyları geçerli sayarak ülkenin rejimini değiştirdiler. Muhalefet sadece seyretti bu hukuksuzluğu. Bununla kalmadılar örneğin Can Atalay olayında Anayasa Mahkemesinin kararlarına rağmen tanımadılar. Açıkça; “Anayasayı değiştirme gücüm yok fakat anayasa kararlarına uymama iradem var” dediler. Toplumsal mutabakata ve anayasaya uymadılar. Aslında o gün yapılan da anayasaya bir darbe girişimi idi. Onlarca HDP’li ve DEM’li belediyeye kayyum atanırken de demokrasi ve yasalar hiçe sayılmıştı. Ne var ki muhalefet bu geçişlerde iktidara hak ettiği tepkiyi gösteremedi. Bu günkü cehennemin taşları böyle döşendi.
Çok net görülüyor, bu iktidarın ülkeye verebileceği hiçbir şey kalmadı. Bu yöntemlerle sonsuza kadar ayakta durma şansı da yok. Daha ayağa kalkıp yürüme olanağı da yok. Telaş ondan. Halka korku salma girişimleri kendilerinin gelecek korkusundan.
Artık adil seçimler hak, hukuk, adalet demenin mevcut iktidar için bir anlamı yok. Ulusun iradesine ket vurarak bir yere varma olanağı da yok. Unutmayalım “yedi düvelin” dayattığı Sevr Haritasını bile ulusal irade ile yırttık.
Ülkenin üçte ikisi bu iktidara karşıdır. Halkın üçte ikisini ne yapacak, mahpushanelere mi dolduracak? Şimdi savaşa karşı barışı, zulme karşı demokrasiyi, tek adam rejimine karşı halk iktidarını savunma zamanıdır. Kötülük ve korku ne kadar bulaşıcı ise, iyilik ve cesaret te bulaşıcıdır. Biz iyiliği, cesareti, barışı örgütleyeceğiz.
Hiçbir engel halk iradesinin önünde duramaz. Bakınız tarihin çöplüğüne darbeciler ve girişimcileri ile doludur.