Memur-Sen Çorum İl Temsilcisi, Eğitim-Bir-Sen Çorum 1 Nolu Şube Başkanı Fatih Okumuş, BM tarafından ‘Dünya Kadınlar Günü’ olarak kararlaştırılan 8 Mart’ın genelde bütün kadınların, özelde çalışan kadınların çalışma koşullarını iyileştirmek, sosyal, ekonomik, kültürel haklarını çoğaltmak, sorunlarını tartışmak, başarılar ve mağduriyetler üzerinden farkındalığı artırmak, maksadıyla kutlandığını belirterek, “Ne var ki adeta insan soyuna pusu kuran kimi karanlık odaklar tarafından bu günün, maksadı dışına çıkarıldığını görmek üzücüdür” dedi.
Aileden başlayarak toplumu sağlam, sağlıklı, güçlü kılan asıl aktörün kadın olduğunu kaydeden Okumuş, açıklamasında şunları dile getirdi:
“Kadının hayat içinde konum ve saygınlığını muhafaza etmek önemlidir. Kadınlarını zelil eden toplumlar zillete duçar olur. Kadınlarını alçaltanlar yükselemezler. Kadınlara saygı, medeniyetin en temel göstergesidir. Bizim medeniyet hayatımızda kadın, erkekten farklı yaradılışı sebebiyle ne dışlanmış ne istismar edilmiştir. Biz kadın erkek ilişkisini toplumsal bütünlük, adalet ve hakkaniyet esası üzerine bina etmişizdir.
Kadim dönemlerde kadını varlığın realitesine uzak konumlandıran Batı kültür ve uygarlığı, sanayileşme ve kentleşmeyle hız kazanan modern dönemde, sözde ‘değer verme’ yalanıyla kadını önce ucuz iş gücü olarak istihdam etmiş, emeğini sömürmüştür. Maddi kazançtan başka amacı, tensel zevk ve hazzın üzerinde kutsalı olmayan kapitalizm, daha sonra ilkesiz ahlâksızlığına kadını alet ve aracı kılmış, duygu ve mecburiyetini talan ve istismar etmiştir. Kadını önce tüketimin kölesi sonra tüketim nesnesi olarak değersizleştirmişlerdir. Gelinen son aşamada kadının duygusu, sevgisi, şefkati, ruhu, onuru, ontolojik varlığı, ailesi ve en nihayet bütün naif fıtrî değerleriyle varlığı, kendisinden ve bütün bir insanlıktan çalınmıştır. Toplumsal cinsiyet ve cinsiyetsizleştirmeyi özgürlük olarak piyasaya süren şeytani anlayış, sadece kadın için değil, insan için hiçbir ontolojik anlam ve amaç inşa edemediği gibi insan soyunu yok edecek evrensel bir fesat ve bunalım dünyası kurmanın çabası içindedir.
Kadını veya erkeği toplumsal cinsiyet dayatması üzerinden nesilleri bozmanın objesi gören ideolojinin tersine kadın, toplumsal uyumun, saygı ve hürmetin, aile yapısının huzur ve güvenine dayalı toplumsal ahlâk ve dayanışmanın ana unsurudur. Millet varlığımız, tarihimiz boyunca kadın erkek birlikteliği ve dayanışmasıyla anlamlı olmuş, ideallerini gerçekleştirmiştir. Biz yaratılışımızdaki farklılıklarımızı, hayatı bozan, yıkan, yaralayan değil yapan, onaran, onurlu kılan imkân olarak değerlendiriyoruz. Bize göre kadın, bu bozulmaya ödün vermeksizin, değişen dünyanın zaruretleri ve hayatı kolaylaştırmanın gereği olarak çalışma hayatının her kademesinde yer almalıdır. Kadını korumak toplumu korumaktır; bugünü ve yarını korumaktır.
Bizim değer dünyamızda kadın şu ya da bu düşüncenin ne aracı ne oyuncağıdır; yaşamın ana öğesi, kurucu ve koruyucu unsuru olarak evde, toplum, kültür ve çalışma dünyasında hayatın asıl paydaşı, ortağıdır. Ailenin temellerini, kutsiyetini sarsan ifsat ve şiddet hareketlerine müsamahasız bir tutum ve anlayışla karşıyız. Cinsiyet sebebiyle kadın emeğinin istismar ve sömürü konusu edilmesi ahlâksızca bir hak gaspıdır. Savaştan teröre, yokluktan göçe kadar tüm toplu felaketlerin ilk ve en ağır yükünü çocuklarıyla birlikte kadınlar çekmiştir, çekmektedir.
Evliliğin gözden düşürüldüğü, çocuklu ailenin önemsizleştirildiği, buna mukabil her türlü gayrimeşru, sapkım ilişkinin her türlü sanat, kültür ve iletişim araçlarıyla yaygınlaştırılmaya çalışıldığı bir dönemde Sayın Cumhurbaşkanımızın tensipleriyle 2025’in ‘Aile Yılı’ ilan etmesini takdir ediyor, ailenin korunması ve güçlendirilmesi amacıyla özellikle çalışan kadınlarımızın haklarını daha da genişleten yasal düzenlemelerin yapılmasını talep ve teklif ediyoruz. Güçlü kadın, güçlü aile, güçlü aile güçlü toplum demektir.”
“Güçlü kadın güçlü aile, güçlü aile güçlü toplum demektir”
Bunlar da ilginizi çekebilir