MEMDUH TULUK’UN ÇOCUKLUK ANILARI
Bilim ve teknolojinin hızla ilerlediği çağımızda her şey öylesine çabuk değişiyor ki şaşmamak elde değil. Bu hızlı değişimin beraberinde getirdiği sanayileşme ve kentleşme olgusu da insan yaşamını sosyal, ekonomik ve kültürel yönden etkilemektedir.
İnsanoğlunun yarattığı teknoloji, yine kendisinin binlerce yılda oluşturduğu o güzelim gelenek ve görenekleri ya aşınıma uğratıyor, ya da yok ediyor.
Biz orta yaştakiler, şöyle 30-40 yıl öncesiyle bugünleri kıyasladığımızda aradaki farkı daha açık ve seçik olarak görüyor; yok olan değerlerimiz için müthiş hüzünleniyoruz.
Yerel ya da bölgesel varsıl folklorik ve kültürel öğelerle yüklü olan gelenek ve göreneklerimiz, yaşadığımız döneme özgü yaşam biçimlerimiz, onu yaşayanlarca anısal belgeler olarak yazılıp gelecek kuşaklara aktarılmazsa bir gün unutulup yok olacaktır. Oysa onu gelecek kuşaklara aktarmak eli kalem tutanlarca her şeyden önce yazarlık görevidir. Yazarın, yaşadığı çağın tanığı olduğu da yadsınmaz bir gerçektir.
Bu anılar geçmişle günümüz arasında birer kültürel bağ oluşturacak, geçmişi daha iyi tanımamızı, geleceğimizi de daha sağlam temeller üzerine oturtmamıza yardımcı olacaktır.
Bunu demekle sözü birkaç ay önce Çorum Haber gazetesinde yayımlanan Memduh TULUK’un çocukluk anılarına getirmek istiyorum. Yayımlanırken bu anılar dizisinden haberdar olmadığım için kendi kendime yazıklanıyor ve üzülüyorum.
Ama atalarımız: “iyi günün vakti geçmez “ demişler. Memduh Tuluk’un oğlu Ekrem kanalıyla edindiğim bu anılar dizisini bir solukta okudum. Yaşdaşım sayılan Tuluk bu anılar dizisinde bundan 40 yıl öncesinin Çorum’una ait çocukluk anılarını anlatıyor. Bizler, özellikle orta yaş sınırındaki yaşdaşlarını anılarda yolculuğa çıkarıyor. Bu yolculukta, hüzünlerle sevinçler birlikte harmanlanıyor yüreklerimizde. O çocukluk ve gençlik günlerimizin bir daha yakalanması, yaşanması olanaksız olduğu için hüzünleniyor; anılarda da olsa çocukluk günlerimizi yeniden yaşadığımız için seviniyoruz.
Yine bu anılar dizisinden, bizleri hüzünlendiren bir başka konu da, eskiden var olan insanlar arası ilişkilerdeki içtenliğin, sıcaklığın, insan duyarlılığının bugün yavaş yavaş yok olmasını gözlemlememiz.
Bugün yirmili yaşlarını sürdüren gençlerimize 35-40 yıl çok uzun bir zaman dilimi gibi gelebilir. Ama orta yaştakiler için bu, kısa bir zaman dilimi sayılmaktadır. Yaşlılar için daha da kısa… Zaten insan ömrü nedir ki? Yüzyıl da yaşansa, “göz açıp kapayıncaya kadar geçti” denmez mi?
Zaman silip götürdüğü, tarih yaptığı birçok değerlerin yerine daha iyisini, koymuyor ne yazık ki.
Bu anılar dizisinde salt geçmişe ait folklorik öğeleri, o günlere özgü yaşam biçimlerini, gelenek ve göreneklerimizi bulmuyoruz. Bugün daha çok gereksinim duyduğumuz karşılıklı saygı, sevgi, dayanışma, insansal değerleri ve duyarlılıkları da buluyoruz.
O nedenledir ki, Memduh TULUK’un bu yazı dizisi, alkış tutulası bir çalışmanın ürünüdür. Gereksiz ayrıntılara girmeden, konuları dağıtmadan, kısa, öz ve abartısız bir üslupla anlatmış anılarını. Dili kullanmada da oldukça özenli ve başarılı…
Memduh Tuluk’un bu anılarını kitaplaştırarak daha geniş bir okur kesimine ulaştırıp geleceğe bir belge olarak bırakmasını umut ediyor; daha nice başarılı çalışmalarını görmek dileğiyle içtenlikle kutluyoruz.
Mayıs 1990
(SÜRECEK)