FELAKETLE HESAPLAŞMAK, FELAKETLE YÜZLEŞMEK...

Abone Ol

Bugün, yaşadığımız ve halen yaşanan büyük felaketin 24’üncü günü.

Enkaz altında ölen vatandaşlarımızın sayısı 50 bine yaklaştı, yaralı sayısı 100 bini aştı. 600 bine yakın insan tahliye edildi.

Ve bu sayılar, pek de inandırıcı olmamakla birlikte sürekli artarak değişmekte.

Ve de depremin açtığı yaralar, sadece ölen ve yaralanan bedenlerde kalmadı.

Depremin açtığı yaralarla, depremin vurduğu illerde yaşayan tüm vatandaşlarımız ağır bir ruhsal yaralanmanın altında kaldı.

Depremin açtığı yaralarla, sadece depremzede vatandaşlar değil tüm ülkemiz derin bir travmanın altına girdi.

Elbette hem depremzede vatandaşlarımızın hem de tüm ülkenin ruhunda açılan bu büyük yarayı tedavi etmenin bir yolu olmalıdır.

Ve başta depremzedeler olmak üzere tam bir iyileşme, belki imkânsız gibi gözükse de yine de yolları vardır ve de olmalıdır.

* * *

Ve bu yolların en başında olması gereken gerçek bir hesaplaşma yoludur.

Evet, bu yol yaşanılan deprem felaketini hazır eden koşullarla bir hesaplaşmadır.

Bu yol, bu koşulların ortaya çıkmasında sorumluluğu olanlarla, müteahhitlerle, siyasetçilerle bir hesaplaşmadır.

Ve arama kurtarmada yaşanan eksikliklerle...

Ve depremzedelerin ihtiyaçlarının neden yeterince hızlı karşılanamadığı ile hesaplaşmadır bu yol.

Ve bu yol, organizasyondaki görülen sorunlarla hesaplaşmadır.

Daha da önemlisi:

Hem depremzede vatandaşlarımızın ruhlarında açılan bu derin yaranın…

Hem de ülkemizin kolektif hafızasında açılan bu yaranın…

Katlanılabilir bir seviyeye gelmesini sağlayacak bu yol, ülkeyi yönetenlerin açık ve şeffaf bir biçimde toplum önünde hesap verir olmasıdır.

* * *

Evet, şimdi dövünmek ve ağlamak zamanı değildir. Ve bu ülkede, bu toplumla bir yüzleşme kültürü olmalıdır.

Ve bu toplumla:

Malzemeden çalan müteahhitler yüzleşmelidir.

Kolon kesen mağaza sahipleri yüzleşmelidir.

1999 Marmara depremi ile oluşturulan ve görevi yapı denetimi olan, ama denetimini yeteri ölçüde yapamayan ve de bu felaketlerin oluşuna yol açan “yapı denetim şirketleri” yüzleşmelidir.

İnsanlarımıza mezar olan bu yapılara ruhsat veren belediyeler yüzleşmelidir.

Ve imar affı isteyen iktidarlar ve buna destek veren muhalefet yüzleşmelidir.

Ayrıca toplumda büyük itibar kazanmış sivil bir yardım organizasyonu olan AHBAP’a, böyle bir günde çadır satmış ve 150 yıllık bir geçmişi olan Kızılay, kendi kimliği ile yüzleşmelidir.

Ve de:

Her deprem felaketinden sonra neler yapmamız gerektiğini uzun uzadıya sıralayıp, bir süre sonra yeniden eski günlere geri dönen vurdumduymaz kimliğimizle yüzleşilmelidir.

Elbette deprem bir felaket olmanın ötesinde tabiatın doğal bir hareketidir.

Elbette onu büyük bir felakete çeviren şey; ihmal, istismar ve inkâr ile de besleyen kaygısızlığımızdır.

İşte bu kaygısızlığımızla yüzleşilmelidir.

Sonuçta yüzyılımızda yaşadığımız bu büyük felaket, Türk mimar ve mühendisleri için, müteaahitler için, ülkeyi yöneten ve yönetecek siyasetler için bir milat olmalıdır.

Bulgaristan alanına yakın bir coğrafyayı yerle bir edecek kadar sarsan, Bulgaristan ve Yunanistan nüfusundan fazla insanı doğrudan etkileyen bu felaket Türkiye için bir milat olmalıdır.

Ve de bu ülkede, bu toplumda bir hesaplaşma ve bir yüzleşme kültürü oluşmalıdır.