Çocukluğumun Çorum’unu anlattığım çok yazılarım oldu.
1960’lı yılların Çorum’una döndüğümde, duygu sağanağı altında bir çeşit düşler sokağında bulurum kendimi.
Tatlı bir düş gibi “göz açıp kapayıncaya kadar” geçmiş zamanlarda…
O yüzden, çocukluğumun sinema tutkusunu anlattığım Erkekçe dergisinde, “düş yorgunu zamanlar” demiştim bir yazımda…Ve onu izleyen yazımda da “zamana yenik düşler”…
Dolu dolu düşlerimizden yorgun düşmüştü zamanlar…Ve sonuçta da “tutulamayan” zamanın acımasızlığı karşısında yenik düşen düşlerimiz olmuştu.
Bir vesileyle anımsadığımız o yıllardan bir kesit veya solmuş bir siyah-beyaz fotoğraf, belleğimizde fırtınalar estirmeye yetiyor şimdi de.
Sarıldığımız o bilinen söz oluyor çaresiz: Hey gidi günler!
*
Bizim kuşak, bu ülkenin en fırtınalı, en zor, en acımasız dönemlerini yaşayageldi.
Bir halkın uyanışına da tanık olduk, yurtsever aydınlanmanın, yabancı istihbarat örgütleri tarafından yozlaştırılışına da, işbirlikçileri tarafından boğuluşuna da…
Demokrasi dışı hiçbir hareketin bu ülkenin hayrına olmadığını yaşayarak öğrendik.
Şimdi, hobileri olan yaşıtlarım şanslılar.
Benim gibi hobilerinden biri mesleği olmuş olanlar ise çok daha şanslı.
Resim, tiyatro ve yazma yeteneklerine sahip olduğum söylenirdi. Bu sonuncusuyla ekmeğimi kazandım, halen de ekmek yemeye devam ediyorum.
*
Bizler, başka klasik ortaokul olmadığı için Çorum Lisesi’nin Orta Kısmında ortaokula başladık. Kimi ilkokuldan, kimi mahalleden arkadaşlarımıza, daha pek çok yaşıtımız eklendi.
İbrahim Karaman, hem mahalleden, hem de ortaokuldan arkadaşım.
Bir de, çocukluğumuzdan itibaren, Çorum’un iki saygın ve değerli din görevlisinin mahallelimiz olmasıyla övünç duyageldik: Recep Hafız ve İlyas Hafız…İbrahim de, sevgili arkadaşım Enver Leblebicioğlu’nun korolarında “gazelhan” olarak ayakta alkışlanan, saygıyla, rahmetle andığım İlyas Hafız’ın oğlu.
Mahalle arkadaşım sevgili Yalçın Sol, beni tiyatroya çekmişti. İbrahim de tiyatro yolculuğunun içindeydi zaten…
Üniversite yıllarından beri Ankara’da yaşayan İbrahim, iş hayatında da çok başarılı oldu. Oğulları büyüyüp de işin başına geçtiklerinde, o da hobisi olan Türk Sanat Müziği’ne daha fazla zaman ayırmaya başladı, veya tamamen kendini verdi.
Zira İbrahim, daha 1960’lı yıllarda Büyük Park’taki çay bahçesinde solist olarak sahneye çıkardı. Zeki Müren gibi pürüzsüz, çok güzel bir sesi vardı ve sanat müziğinin tüm makamlarına da hâkimdi.
*
İbrahim Karaman, son yıllarda Ankara’da, Belgin Gök-Murat Kadir Gök “Sevgi Çiçekleri” Korosu, İpek Dereli Korosu ile sahne alıyor, solist olarak şarkılar söylüyor. Özgen Gürbüz’le de çok samimi ilişkileri var; müziğin büyüsünü paylaşıyor.
Ben de, sosyal medyadan paylaştığı videolarını zevkle, keyifle izliyorum.
İbrahim kardeşim, ofisinde dostlarıyla buluştuğunda, şöyle hafiften fasıl yapmayı da ihmal etmiyor. Kadim dostlarımızdan Şahin Özcanbaz da geçenlerde böyle bir musiki paylaşımına katılmış. Fotoğrafı bana gönderince, İbrahim’i arayıp genişçe bir haber yapmak istediğimi söyledim, fotoğraf istedim.
*
İbrahim de benim gibi tam bir “duygu insanı”…Hadi diyelim “iflah olmaz romantik”…
Çocukluğumuzun Yavruturna ve Yeniyol mahallelerine, Arnavut kaldırımlı sokaklarına, avlulu evlerimizin sokağa bakan kanatlı kapılarına, çocukların arkasına asıldığı ve er-geç kamçıyı yediği faytonlara kadar gitmiş…
Diyor ki:
“Üç çeyrek geride.
Dördüncüsü de “iyi” hatırlansın diye…
Belki de önümüzde.
Ne, nerede, hangi günlerde?
Yaşa yine ümitle.”
*
“Keşke o günleri yeniden yaşasam,
kamçı da yesem, düşsem yuvarlansam,
düş içinde düş görsem,
asfaltta yürüsem, Çansaate insem,
simit alıp sinemaya gitsem,
gazozla hem seyredip hem yesem,
Kızılderelilerin isyanını görsem,
eve suçlu gibi dönsem,
babama, anneme ne desem?
Ahh onları bir daha görebilsem;
razıyım keşke dayak yesem!
"Hadi vur dayı arkaya kamçı" desem..
Ara sıra geriye bakıp yol almak gibi hayat!
Ağzımızın tadı bozulmasın,
Taze de yiyelim,
Bazen bayat!”
*
“Senin, benim ,herkesin hayalindeki;
Sakin, sessiz doğa, deniz ve siz.
Huzur içinde geçsin ömrünüz.”
*
“Su güzel, ortam harika, köz kıpkızıl?
Nerede etler, domates, biber ya da lüfer!?
Dolsun kadehler.
Dağ deniz; şerefe, bu gece sizinleyiz.”
*
“İlhan Feyman;
takılırdık bir zaman
Sevgili, yeni evli, yaşı yetkin emekli,
Loş ışık, kafa demli,
saksafonun aziz nefesi,
trompet bastı mı sesi,
bateri ritm tutmuş piste çağırır herkesi
sarılanlar, sallananlar, avlananlar,
tez eve yollananlar
coşku tavan, gün ışıyacak her an;
ahh zaman, o zaman hatırlarım gençlik,
tut elimden, ne olur bırakmasan?!
(İbrahim Karaman)
Bir zamanlar Ankara’nın ünlü mekânı…İlhan Feyman…
Karaman, “Sevgi Çiçekleri” konserinde, “İçimde kim vardır bir bilebilsen” diyor.
İpek Dereli konserinin provasından…
İpek Dereli Korosu’nun konser duyurusu…