"FARKI FARKLI İNSANLAR FARK EDER"-2
Ana helezonlar yeniden döktürülecek, makina mili Dünyada üretilenler gibi sağa dönmeyecek, sola dönecekti.
Tosunoğlu markalı makinaların helezonlarının diğer makinalara göre ters yönde dönüşü isteyerek olmamış, yanlışın telafisinden kaynaklanmıştır.
Makinalarımızı bu yüzden on beş gün gecikerek aldık.
İstenilen verim alınamıyor; sık sık yapılan düzeltmeye rağmen vakum kamarası doluyordu.
Kamarayı boşaltmak için iki özel kürek hazırladık. Dolunca makinayı durduruyor. Ustamızla karşılıklı çamuru çabucak boşaltıyor, yeniden çalışmaya başlıyorduk. Kürekle makina içi boşaltmada Dünya şampiyonu olacak hale gelmiştik.
Sezonu bununla birlikte, bir çok sorun yaşayarak bitirdik.
İzmir’e gidip atölyeden içeri girdiğimde sıcak, candan bir şekilde karşılandım.
- Şikayetsiz müşteri geldi !.. dediler
- Makinanızla uğraşmaktan şikayete vaktim olmadı ki!...
Hayli güldük
- Ben bazı aksaklıklar olacağını beklediğim için katlandım. Makinanın siparişinde burada zaten bu makinalar üretilmiyordu. Bizden sonra sipariş verenler makine üretilirken görüp aldılar. Onların beklentilerinin fazla olması çok doğaldı !..
O zamanlar toprak sanayicilerin İzmir ve Eskişehir zorunlu uğrak yeriydi. Süreyya beyle karşılaşmamız yılda en az iki defa olurdu. İş harici sohbetlerimiz de oluyordu. Fabrikanın bahçesinde konuşuyorduk. Volskwagen arabası da yanımızda duruyordu.
- Ben İstanbul’a gittiğimde Hilton’da kalırım. Lükse düşkün olduğumdan değil. Lükse düşkün olsam bu arabaya binmem. Hilton’da karşılaşabileceğim bir insan bana çok şey kazandırabilir. Aksaray’daki otellerde rastlayacağımız insanlarda böyle imkan olamaz, diyerek, neyi tartıştığımızı şimdi hatırlamadığım konuyla ilgili, mesajını vermişti.
1972 yılında Japonya’da Dünya fuarına iştirak eden Süreyya beyin bir av tüfeği hikayesi var. Anlatmadan yazımı bitirirsem büyük eksiklik olur.
Süreyya bey av meraklısı. Çeşitli av tüfeklerine sahip. Japonya’ya gelmişken, bir de Japon av tüfeğim olsun istiyor. Tüfeği almak için bir mağazaya giriyor. Bir tüfek beğeniyor. Fiyatta anlaşıyorlar. Tüfeği paketleyip vermelerini istediğinde, imkansız olduğunu, Japonya’dan ayrılırken uçakta teslim edebileceklerini söylüyorlar.
Süreyya bey; bunlar fazla idealist, aksilik olur tüfeği alamadan Türkiye’ye dönebilirim diye, tüfeği almadan mağazadan çıkıyor. Bu arada yanında genç bir Japon beliriyor.
- Tanıdığım bir mağaza daha var, isterseniz bir de oraya bakalım, diyor
İkinci mağazaya gittiklerinde de, aynı cevabı alıp çıkıyorlar. Dışarda Japon gence Süreyya bey diyor ki :
- Bu tüfeği mağzadan bir japon alsa, mağaza dışında bana teslim etse olmaz mı ?..
Japon genç düşünmeye başlıyor. Yere bakıyor. Süreyya beyin yüzüne bakıyor, düşünüyor, düşünüyor !... hayli zaman sonra
- Bu gerçekten olur. Ama sen Japonya’da böyle bir Japon bulamazsın, diyor.
*
Sayın okurlarım,
Daha önceki “Küçük İsmail” başlıklı yazımda anlatılanların bitişinden on üç sene sonraki olayları anlatan “Süreyya Tosunoğlu” isimli yazımı yayınlıyorum.
Arada on üç yıllık boşluk var. On üç yıllık zaman içinde rol alan insanları ve çarpıcı olayları da anlatmak isterim ama; hem ben hazırlıklı değilim, hem de sizleri, özel sayılacak şeyleri yazmakla sıkabilirim.
Yazdıklarım özel yaşantı gibi görünse de Türkiye’mizin sanayileşmesindeki aşamaların ayrıntılarını gösteren olaylardır.
İki yazı arasında bağlantı ve süreklilik kurabileceğinizi düşünüyorum.
Bu yazıdan amacımız;
Sanayimizin o günki durumunu, bugünki olumlu durumla karşılaştırmak içindir.
O günün olayları oluşurken karşılaştırılması gereken bir olay da elektrik motorunda yaşandı. Süreyya Bey, lokum pompasının 5 beygirlik motorunu, yeni açılmış olan GAMAK Elektrik motoru fabrikasının ürününden takmak istedi. Fabrikanın ürettiği motorların en büyüğü zaten 5 beygirdi.
Biz piyasada çok görünen, görünümü güzel Doğu Alman malı motorlardan olmasında ısrarlı davrandık.
Çalışmaya başladığımızda bizim istediğimiz motorun zorlandığını, ısındığını, kısa süre sonra da yandığını gördük.
Fabrika’nın durmaması için beğenmediğimiz Gamak motoru şehrimizin piyasasında ancak bulabildik ve taktık.
Beğenmediğimiz motor, pompamızı çok daha rahat çevirdi. Isınma falan da olmadı.
Yani o zaman acemi sayılacak Gamak fabrikası; Doğu Alman malını sollamıştı.
Ülkemize ve sanayimize güvenmemiz gerektiğini düşündüğüm için; yaşayarak gördüğüm bu olayı yazıma eklemeyi görev bildim.
En güzel günler sizlerin olsun