*** Yerel basında iyi ile kötüyü, kamunun da, toplumun da ayırması gerektiğini, onlarca yıldır yazıp duruyorum. Yine, eşitliğin her zaman “adalet” anlamına gelmediğini de yüzlerce kez yazdım. İyi ile kötüyü aynı kefeye koyduğunuzda, iyinin hakkını yemiş oluyorsunuz. Bunun adı dini terminolojide “kul hakkı”dır.
*** Ülkemizde öyle gazeteler çıkıyor ki, ya da şimdi öyle internet haber siteleri var ki, her türlü kural ve etik değerden, ciddiyetten uzak…Ama, kâğıt üzerinde durumunu prosedüre uydurup resmi ilan pastasından pay alabiliyor. Çünkü, bizim mevzuat hazretleri belirli bakımlardan çok katıdır, ama şeytanî zekâlar için “ilistir” gibidir, her noktasından giriş yapılabilir.
*** Şu anda Basın İlan Kurumu’nun başında, benim her vesileyle takdirlerimi ifade ettiğim, tutarlı, adil bir Genel Müdür var: Cavit Erkılınç. Benim on yıllardır ifade etmeye çalıştığım adaletsizliği çok doğru şekilde teşhis etmiş durumda ve aynen benim gibi, hak etmeyenin resmi ilan pastasından pay almaması, bu suretle, hak edenin gerçek manada gazetecilik yapmasının önündeki maddi engellerin kaldırılması gerektiğini savunuyor ve bu doğrultuda samimi olarak çaba harcıyor.
*** Diyeceksiniz ki, resmi ilan dağıtımında devletin yetkili kurumu böylesine doğru bir tavır aldıktan sonra engel ne? Engel, bana göre “Şarklılık”…Başta, meslek kuruluşları, “basın özgürlüğü”, “çok seslilik” gibi çok değerli kavramların arkasına sığınıp, kötüleri koruma gafletine düşebiliyor. Sonra da siyasiler…Ama her kanattan, her politik çizgiden siyasiler…”Benim seçim bölgemde, filanca gazete veya internet haber sitesine, kurallara uymadığı için yaptırım uygulama kararı alınmış. Dokunmayın, bu kararı kaldırın!”
*** Kardeşim, kurallara uyan gazete veya internet haber sitesinin hakkını yemiş olmuyor musun, “sana yalakalık yapıyor diye” kötüyü savunarak? Bunun vebali yok mu? Ve gerçekte basın özgürlüğüne, çok sesliliğe zarar veren sen değil misin?
*** 2024, yerel basın için son derece kritik bir yıl. İyiler “gerçek manada istihdam sağladıkları, giderleri fazla olduğu için” batabilir, kötüler “gerçekte hiçbir kurala uymadıkları ve giderleri az olduğu için” suyun yüzünde kalabilir. Ondan sonra “yandı gülüm keten helva”! Şantaj gazeteciliği, asparagas, sansasyon ve kaos…Bu mudur arzu edilen?