Falih Rıfkı Atay, Çankaya kitabında; “Anadolu’da yeni bir Türk Devleti'nin temeli 23 Nisan 1920’de atıldı” der.
Bu yıl, Atatürk'ün 23 Nisan 1920'de açtığı, TBMM'nin ve Cumhuriyetin temelinin atılmasının 102.yılı.
Atatürk, Kurtuluş Savaşı'nın en zorlu, çetin ve olağanüstü günlerinde TBMM’ni kurmuş, savaşın ortasında tüm gücünü ve yetkilerini, meclisten yani, "halktan" almıştır...
Bu, “Hakimiyet Kayıtsız Şartsız Milletindir” ilkesinin tam da yaşama geçme halidir.
Aynı zamanda da savaşın ortasında millet meclisi açan, çocuklara ve gençlere bir bayram hediye eden tek lider olarak “Dünya Tarihi”ne geçmiştir!
* * *
Maiyetindekilere (çalışanlarına) “çocuk” diye hitap ederken, bu sıcak, duygusal, samimi seslenişi bilinçle yaparken, aradaki mesafeyi azaltarak, rahat olmalarına olanak veren lider, bütün bu anlayış farklılığı ile de günümüze taşınarak ölümsüz olmuştur!
O’nun için hiç kuşkusuz, ulusun tüm çocukları kendi evladıydı...
Bunun yanında da (Sabiha, Afet, Ülkü, Rukiye, Nebiye, Zehra, Abdurrahim ve Mustafa) isimli 8 manevi çocuğu vardı. Her baba gibi evlatlarıyla sayısız anıları vardır. Onlarla hüzün, sevinç, başarı, gurur vb duygular yaşamıştır...
Onlarla, oyun oynar, sofraya oturur, sohbet ederdi...
Çocuklarına, okulda ve günlük yaşamda ayrıcalıklı davranılmasına hep karşı çıkmış, kararlarını kendi alabilen, seçimlerinde özgür ve özgün bireyler olmalarını istemiştir. Her birinin eğitimiyle yakından ilgilenmiş, bazı alanlarda Dünya’da ilk olmalarının yollarını açmıştır.
Bu konuda da birçok anısı vardır...
Manevi kızlarından Nebile'nin düğününde dans ettiği fotoğraf “London News Dergisi”nde kapak olmuştur.
Cumhuriyetle birlikte kadın hakları ve kız çocukları altın çağını yaşıyordu.
* * *
Evlatlarından mal varlığı olanlar, devletin bazı kurumlarına tüm varlıklarını bağışlarken, liderin ölümünden sonra yoksul kalanlar devletten tek kuruş talep etmemişlerdir.
Ölümünde naaşı binlerce vatandaşın önünden geçerken, kendi yurttaşları kadar yabancıların da acı ve özlem duydukları görülmüştür. Binlerce düğmenin ceketlerinden koparılıp, balkonlardan caddeye atılması; “ben senden sonra eksiğim” anlamını taşıyordu.
* * *
Bugün "küre- köy denilen Dünya," çok çeşitli savaşla birlikte, "biyolojik, ekonomik ve sıcak savaşın içinde çaresiz…"
Her koşulda akıl ve bilimi savunan Atatürk çocuk ve gençlere bu yolda öğretiler bırakan bir lider olarak, Dünya'nın çeşitli sorunlar karşısında kaldığı çaresizlik konusunda da bir kez daha haklı çıkmıştır!
Aklın ve bilimin önemini her sözüyle bize anlatan liderimizi bugün yeniden anlama günü…
Savaştan sonra, o yoksulluk içinde verilen sıtma, cüzzam, tüberküloz, trahom, kolera vb hastalıklarında gösterilen başarı bizim dayanma gücümüz olmalı!
Atatürk, Hıfzıssıhha Enstitüsünü kurarak, kendi aşımızı üretmemizin temelini atarken, Dünya Barışı'nı savunan, söz ve yaptığı anlaşmalarla da bir yol açmıştır!
* * *
Cumhuriyetin temellerinden olan Laiklik de özünde; "insan aklının, hurafe ve safsatalardan kurtulup, bilimin gösterdiği yolda olmasıdır."
Atatürk’ün ilkelerinden uzaklaşmak, "binlerce eksik olmak" demektir!
Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin açılışının 102. yılı kutlu olsun.
23 Nisan'ı çocuklara armağan eden liderimize ve emeği geçenlere saygıyla.