Devletin en üst makamından “Domates, biber, patlıcan terörünü bitireceğiz” dendi. Terörün her türlüsünü duymuştuk, domates, biber, patlıcan terörünü yeni duyuyoruz. Terör deyince aklıma vurdulu-kırdılı şeyler geliyor. Kanlı bıçaklı silahlı olaylar filan. Terör olayları sonunda da üzülen, boynu bükülen insanlar olmaz mı?
Ben de şehrimizdeki sebze pazarında, terörü incelemek üzere pazarı gözlemledim.
Gazetelerin yazdığına göre; ayçiçeği, Moldova, Bulgaristan’dan, arpa, Fransa, Danimarka’dan, domates, buğday, Mısır, Rusya’dan, çeltik, Rusya, ABD’den, çay, Sri Lanka’dan, kuru fasulye, Meksika, Hindistan, Kanada, Arjantin’den, nohut, Meksika, Hindistan’dan, incir, Almanya, Fransa’dan, üzüm, İran, Şili, Güney Afrika’dan alınıyormuş. Tohumda ise İsrail’e bağımlıyız. Görülüyor ki gıda teröründe dış güçler de iyiden iyiye işe karışmış.
Bu bir gıda terörü olduğuna göre, terörü çıkaran kimler? Başı kim? Ayağı kim? Terör malzemesi domates, biber, patlıcan ve diğerleri olduğuna göre, olayı örgütleyen kim? Tetikleyen kim? Terörün mağdurları kim? Savaşcılar kimler? Savaş alanı ise, hiç kuşku yok ki pazar, manav, büyük marketler.
Ayşe teyzem emekli, 100 TL ayırabilmiş pazara. Bindi otobüse indi pazara, pazar meydanı değil, gerçekten savaş meydanı, tam anlamıyla bahsedilen terörün, sıcak çatışmanın doruğa çıktığı er meydanı. Ortada malzeme yığılı tezgahlar, alıcı savaşçı tezgahın bu tarafında, satıcı savaşçı karşı tarafta.
Ayşe Teyzem, bir adet domatesi eline alması ve hafif okşaması , sert mi yumuşak mı bakması ile savaşta ilk hamleyi yapmış oldu. Karşı cepheden gelen ses “Dokunma ablaaaa, seçmek yasak” diyen davudi bir sesle, sıcak çatışma başlamış oldu. Ayşe Teyzem zaten etiketi görünce 9 TL domates elinden düştü, Ayşe Teyze’nin eli yandı ve elinden yaralandı. İkaza da gerek yoktu aslında. Diğer bir tezgahta ıspanağa baktı, 8 TL. Maydonoz bağı 3 TL. Göbekli marul 7 TL. Patlıcan 15 TL. Artık eskisi gibi kabak, karnıbahar gibi malzameler tane ile değil dilim dilim satılıyordu. Kimbilir şavaşcılar savaş malzamesi çoğalsın diye mi böyle yaparlar? Yoksa bir dilimi bir aileyi yaralamaya yeter, mermi boşa gitmesin diye mi?
Üç kilogram elma alayım dedi Ayşe Teyzem, eee savaşta taktikler bitmiyor. Etikette 4.99 TL yazıyor ama okumak için cambaz olmak lazım 99 kuruşu. 4 TL gibi algılanıyor. Ayşe Teyzem 3 TL eksik gelince para üstü, ayıkıyor. Pazarcının gözüne bakıyor, eksik der gibi. Pazarcı “4,99 TL. yazıyor ablaaa görmüyon mu?” diye çıkışıyor. Ayşe teyzem elmanın yarısını iade ediyor. Evdeki hesap uymadı. Ayşe Teyzem cüzdanından da yaralandı, darbe aldı.
Savaş bu, taktikler biter mi? Alım gücü düşen halkın dikkatini çekmek için etiket oyunları yapıyor pazarcılar. Ayşe Teyzem baktı ki sivri biber 8 TL, oh çok iyi dedi, 1 kilogram aldı. Fakat 20 TL’den 4 TL geri dönünce pazarcıya eksik verdin diye çıkıştı. Tecrübeli kurt savaşçı pazarcı “_ si 8 TL teyzeee, okuman yok mu? “ diye çıkışınca Ayşe Teyze biberin de yarısını geri döküyor tezgaha.
Balık, bakliyat ve pek çok ürüne, sadece bakıp geçiyor, Ayşe Teyzem. Arada Ayşe Teyzem sebze ve meyvelere bakıyor. Sonra pazarcı ile göz göze geliyor, hamle yapmaya hazır iki savaşçı pozisyonundalar. Ancak ve genelde Ayşe Teyze’nin etiketi dikkatli okuması ve başka bir tezgaha yönelmesi ile kan dökülmeden son buluyor bu kalkışma.
Ayşe Teyzem eve geldiğinde 5 TL parası kaldı. Zaten 6 TL’sini dolmuş parası verdi. Yaklaşık 90 TL ile ihtiyacının yarısını bile alamadan eve döndü. Aldıklarını dolaba yerleştireyim diye poşetlerini açtığında ise, az da olsa bir miktarının çürük ve kullanılamaz olduğunu görünce, bu defa da yüreğinden vuruldu Ayşe Teyze. Pazardaki savaşın etkisi devam ediyor. Bu savaştan Ayşe Teyze yenik çıktı.
Değerli okuyucular; Savaşın güzüken ve gözükmeyen tarafları vardır. Bu savaşın gözükmeyen mimarları sizce; Anasını alıp giden çiftçi mi? Mazotu, gübreyi, tarımsal ilaçları, traktörü pahalı tutanlar, tohumu dışarıya bağımlı kılanlar, çözüm üretemeyip yerli ve milli tarımı öldürenler mi? Klasik düşmanımız dış güçler mi? Yoksa Ayşe Teyze mi? Onu da bir zahmet siz bulun.