Gazetelerin ekonomi sayfalarına göz gezdirdiğimizde, çok ilginç tahlillerle karşılaşıyoruz.
Örneğin, TÜİK’in “Milli Gelir” hesapları çok tartışılıyor.
TÜİK, milli gelir istatistiklerini geçen yıl hem rakamsal büyüklükler, hem de metodoloji olarak yenilemişti. Yeni hesaplama yöntemi, “sanayide istihdamsız büyüme, hizmetlerde büyümesiz istihdam” eleştirilerine yol açıyor.
Dolayısıyla, 2016’da yüzde 2.9’luk büyüme oranına kuşkuyla bakan ekonomistlerin sayısı bir hayli fazla.
Üretim düşerken istihdamın artması “açıklanması zor” bir olgu diye niteleniyor.
*
Uluslararası Finans Enstitüsü’nün global borçlarla ilgili raporu ise, tüm dünya için “ürkütücü”…
Türkiye’nin de döviz borcunda Latin Amerika ülkeleri ile yarıştığı bu rapordan anlaşılıyor. Borç artışı, özellikle reel sektörde (finans sektörü dışındaki özel şirketlerde) yoğunlaşıyor.
Türkiye’de özel sektörün toplam borcu 347 milyar dolar, döviz cinsinden borcu ise 208 milyar dolar olarak hesaplanıyor.
Özetle, ekonomi sayfalarında iç açıcı bir tabloyla karşılaşmak, ne yazık ki mümkün değil.
*
Ama, bir güzel haberi de atlamamak gerek:
Türk TV dizileri, ihracatta ABD’den sonra dünya ikincisi olmuş.
ABD’de, variety.com’da yayınlanan bir yazıda, Türkiye’de yaşanan ekonomik durgunluğa rağmen Türk dizilerinin dünyada popülerliğini koruduğu, dizi ihracatının 350 milyon dolara yükseldiği belirtilmiş.
“Türkiye’nin kitap okumadığı, sadece televizyon izlediği” tespiti ile yan yana okunduğu zaman, “dizi şampiyonluğu” şaşırtıcı değil.
Türkiye’de dizilerin öylesine fazla alıcısı var ki, sürekli dizi üretiliyor. Reyting savaşları nedeniyle, çok çarpıcı senaryolarla izlenirlikleri de giderek artırılıyor.
Üretim fazlası, ilginç hikayeler, yeni yeni yıldız oyuncular ve çarpıcı mekânlar…Derken Türk dizileri, Latin Amerika’da, Ortadoğu’da, Türki cumhuriyetlerde ve Hindistan’da büyük izleyici kitlelerine ulaşıyor.
Önceki gün Hürriyet’teki haberde, 142 ülkede Türk dizilerinin yayınlandığı ve dizi endüstrisinin 2023 ihracat hedefinin 750 milyon dolar olduğu belirtiliyordu.
*
Dizi film ihracı, ekonomik getirisi yanında, Türkiye’nin dünyaya açılımı adına da önemli bir gelişme. Hollywood sinemasının Amerikan yaşam felsefesini dünyaya taşıması gibi, bizim diziler de Türkiye’ye ilgiyi ve merakı artırabilir.
Daha iyi anlaşılmamızı sağlayabilir.
Turizm açısından yaşadığımız olumsuz konjonktür aşıldığında, yeni kapıların açılması mümkün olabilir.
Demek ki, dizi sektörünü artık ciddiye almamız gerekiyor.
Şunun şurasında, daha 10 yılı bile bulmayan bir süreçten bahsediyoruz.
2008’de 10 milyon dolardan başlayan ihracat 2016’da 350 milyon dolara ulaşmışsa, Cumhuriyetimizin 100. yılında hedeflenen rakamın yakalanması da hiç hayal değil demektir.
*
Televizyon dizilerinden söz açılmışken, Çorumlular olarak bir özlemimizi veya beklentimizi de hatırlamadan geçemeyiz.
Çorum’un tanıtımı açısından, mekân olarak Çorum’da geçecek bir TV dizisinin gerekliliğini, her vesileyle dile getirir dururuz.
Çekildikleri yörenin turizmini, ticaretini canlandıran nice dizi örnekleri gözümüzün önünde çünkü…
Çorum’un da, bu yönde ciddi arayışlara girmesinin ve “proje” oluşturmasının zamanı gelmedi mi?