Halkımızı Kur’an’ın ışığında din konusunda aydınlatmak, kısa yoldan doğru ve gerçek bilgiye ulaşmak, anlaşılır ve güncelleştirilmiş bir üslupta hukuki din anlayışını ve kurallarını en sahih kaynaklardan araştırarak hazırladığım Din, İman ve İslam konuları hakkındaki yazı dizisini kaleme alıp sizleri bilgilendirmek amacıyla sunuyorum. Umarım ilgi duyar, okur ve yararlanırsınız.
Sadece okumakla yetinmeyip yapıcı ve aydınlatıcı önerilerle daha doğruya, iyiye ve daha güzele ulaşmamızda bizlere yardımcı olmak için, iyi niyete dayalı önerilerinizi de sunmalı ve katkıda bulunmalısınız diye düşünüyorum.
Özellikle ehil kişilerin yetkili kardeşlerimizin görüşleri önemlidir. Eskilerin önemli bir sözü vardır; “Müsademeyi efkardan barikayı hakikat doğar” derler ki, yani umumi –toplumsal- fikirlerden gerçek aydınlık ortaya çıkar, anlamında gerçeğe ulaşırız. Gerçi bu konular uzun araştırmalar sonucu kaynaklardan yararlanılarak ve yılların tecrübelerini de katarak hazırlanmıştır.
İslam itikadına, inancına zıt bir fikrin yazılması mümkün değildir. Ama yine de neticede insanız, beşeriz. Anlamada ve anlatımda hatadan da salim değiliz. Ayrıca, “ve küllezi ilmin alim” ilmin üstünde daima bir üstün ilim vardır, ayeti kerimesi her ne kadar Allah’ın ilminin sınırsızlığını anlatsa da, insanların da ilimleri farklı farklıdır. Bundan yararlanmak gerekir. Daima bilginin üstünde bilgi vardır.
Önümüzdeki mübarek Ramazan-ı Şerifinizi candan kutlar, yurdumuza huzur ve mutluluk getirmesini yürekten diler, birlik, eraberlik ve kardeşlik içerisinde hepimize mutlu bir yaşam sürmenizi dilerim.
*
İMAN, İSLAM VE AHLAK
İman: Sözlük manası, bir şeye inanmaktır. Bir habere, bir bilgiye, bir görgüye inanmaktır. Konuyu tasdik etmek, altına imzamı atarım demektir. Bu basit bir inanıştır. Bu inanışta araştırma yapılmamıştır. Delillere dayanmayan bir inanışta ise her zaman hata vardır. Fakat kasıt olmadığı sürece makbuldür.
Dinde iman ise; en ufak bir şüphe ve tereddüdü kabul etmeyen, ay-güneş kadar gerçek, kalpte kök salmış, sarsılmaz bir güçte olan, uğruna canı verip yine de inancından gerçekten vazgeçilemeyen bir inançtır iman. Bir mümin müslüman muvahhit kişi için mutlak, kesin olan bir inanıştır. Bir kişide iman yoksa, onun için hiçbir hayır, hiçbir ibadet, hiçbir iyiliğin ona bir yararı yoktur. “Kainat altın olsa onun tamamını hayra harcasa, bunu yapana o hayrın hiçbir faydası yoktur.”
Çünkü, Ali İmran Suresi, 91. ayeti bu gerçeği şöyle haykırmaktadır; “İnnellezine keferü vema tuvehüm küffarin felen yuğbele min ehadihim milül erdi zeheben veleviftedabin üla ike lehüm azabün elimin ve malehüm minnasırıyn.”
Yani, Gerçekten inkar edip kafir olanlar (iman etmeyerek) ölenler var ya, onların hiçbirinden fidye-hayır olarak dünya dolusu altın verecek olsa dahi kabul edilmeyecektir. Onlar için acı bir azap vardır. (Onların) hiçbir yardımcıları da yoktur.” Ayeti bir insan için en büyük felaketin inkar-imansızlık olduğunu çünkü hiçbir hayrının ona en ufak bir yararı olmayacağını açık ve net olarak bildirmektedir. Bu hüküm karşısında iman hususundaki en ufak bir tereddüdün yeri olmadığını, imansızlığa düşmemek için bir değil yüz bin kere düşünülmesi gerektiğini ifade etmektedir. Akıl sahibi bir müslümanın en büyük varlığı, ebedi hazinesi ancak sağlam bir imandır. Bu inanç ve iman neyi kapsamaktadır.
Kitabımız Kur’an-ı Kerim’e önderimiz rehberimiz, mürşidimiz, peygamberimiz Hz. Muhammed SAV’in sünnetine göre imanın manası, imanın lügat manası mutlak tasdiktir. Yani derler ya 2x2=4 eder, kalıbımı basarım bu böyledir. Asla 2x2=5 etmez. Ancak 4 eder. İman böylesine kesin inançtır. İnanmadır. Ahmet’e Mehmet diyebilir misiniz? Hayır. Öyle ise iman da öylesine kesin bir bilgiye inanmaktır.
İmanın dindeki şeriat dinsel hükümlerdeki manası ise kısa ve öz olarak; Allah’a ve Hz. Muhammed SAV’den bildirilen, kendinde, doğruluğunda asla şüphe olmayan hükümlere mutlak tereddütsüz, şeksiz ve şüphesiz, kalben tasdik, lisanen ikrardır. Buna mücmel, topluca-kısaca “iman” denir. Bu mücmel=cemolunmuş, topluca imanın açılımı olan tafsili, en ince teferruatını bilerek inanma da geniş açılımlı bir imandır. İnanma açısından ikisinin hiçbir farkı yoktur. Örneğin, Kur’an-ı Kerim Allah’ın kitabıdır. İnkarı küfürdür. İnkar eden dinden çıkar. Bu icmali imandır. Kur’an’ın bir harfini veya ayetini veya açık bir hükmünü tek tek inkar yine küfürdür. Çünkü iman bir bütündür. Mesela; bir kimse benim Kur’an’a inancım tam, ama gayb şeylere, cine, şeytana, meleğe inanmıyorum dese, ok yaydan çıktığı gibi dinden çıkar. Çünkü kesin bir hükümle sabit olan bir hükmü inkar Kur’an’ın tamamını inkardır. İmanın korunması bu bakımdan çok önemlidir. R.SAV. “Bir mümin küfre düşmekten ateşe düşmek kadar korkmadıkça imanı olgunluğa erişmez” buyurmuştur. İmanın sahası ciddisi birdir. İmanda şaka olmaz. Son derece dikkat gerekir.
Gelelim gerçek mana din-imanın kapsamı nedir? Bu husus yüzlerce ayetlerde teker teker belirlenmiştir. Bunları burada saymaya ne imkan ve ne de güç vardır. Ancak anlaşılır kısa ve öz olarak R.SAV.den bir cami cemaatinin gözleri önünde zuhur eden ve adına cibril hadisi denen mütevetir meşhur ve sahih bir hadislerinde şöyle bildirilmiştir. Hz. Ömer ve birçok sahabi bildirmişlerdir; R.SAV. bir gün kendi mescidinde (Mescidi Nebevi veya Ravza) camisinde kalabalık bir sahabi grubu-cemaatle otururlarken, hiç Medine halkına benzemeyen bembeyaz elbiseli bir kimse camiye geldi. Selam verdi, R.SAV.in dizinin dibine oturdu. Sonra bu zatla R.SAV. arasında şu konuşmalar geçti. O zat R.SAV.e sordular;
-İman nedir ya Resulallah SAV. dedi.
-R.SAV. Cevaben; (İman Allah-ü Tealaya onun meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, ahiret gününe, kadere, hayır ve şerrin Allah Tealadan olduğuna inanıp iman etmektir) buyurdu.
-Doğru söyledin Ya R.SAV. dedi.
Tekrar sordu; İslam nedir Ya R.SAV. dedi.
-R.SAV. cevaben; İslam günde 5 vakit namaz kılmak, zekat vermek, Ramazanda bir ay oruç tutmak, hacca gitmek, Allah’tan başka ilah olmadığına, ibadete layık müstehakkın ancak Allah cc. hazretlerinden olduğuna, Hz. Muhammed SAV.in Allah’ın kulu ve son peygamberi olduğuna dil ile ikrar, kalp ile tasdik etmektir, buyurdular.
O zat, doğru söyledin ya R.SAV. dedi.
-Sonra tekrar R.SAV’e sordu ki, İnsan nedir Ya R.SAV.
-İnsan, Allah-ü tealayı görür gibi ona ibadet etmektir. Zira sen onu göremiyorsan da o seni devamlı görüyor. (Davranışlarını-işlerini; Allah cc.nin gördüğünü bilerek onun rızasına uygun yapmaktır.)
-Doğru söyledin ya R.SAV. dedi. Sonra tekrar kıyamet ne zaman kopacaktır, diye sordu.
-R.SAV. kıyametin ne zaman kopacağını sorulan (yani ben) sorandan (yani sen)den fazla bilmiyorum. (Kıyametin ne zaman kopacağını ancak Allah bilir.)
-Doğru söyledin Ya R.SAV. dedi.
Bu zat, R.SAV.e kıyametin küçük ve büyük alametleri ile ilgili bazı sorular da sordu. R.SAV. ona cevaplar verdikçe o doğru söyledin Ya R.SAV.diyordu. Neticede selam verip oradan ayrıldı.
Bazı sahabiler o nurlu zatı kapıya kadar uğurladılar. Kapıda gözden kayboldu.
R.SAV. sahabilerine, arkadaşlarına, cemaatına bu zat kimdi, bildiniz mi, tanıdınız mı diye sordular.
Sahabeyi kiram Allah ve resulü bilir dediler.
Bunun üzerine R.SAV. o zat Allah tealadan haber getiren Cebrail A.S.dir. Size dininizi öğretmek için gönderildi, buyurdular.
İslam dininde imanın altı esasını saydılar. Netice itibariale imanın esası; Allah’ın varlığı, birliği, tam sıfatlarla muttasıf noksan sıfatlardan uzak olduğuna, R.SAV.in Allah’ın en seçkin kulu ve son peygamberi olduğuna, Cebrail’in R.SAV.e Allah’tan bildirdiklerinin ve getirdiklerinin tamamına yürekten inanmak, tasdik etmektir. İmamı Azam imanı bunlara inanmaktır. Bu emirleri yaşamak, korumak, ibadet etmek, imanın korunması içindir, şarttır. İmam Şafi ve Hanbeli hazretleri ise Amentüye ve İslamın şartına Allah’ın emirlerini yapıp nehiy haramlarından kaçınmak, yani ibadetleri fiilen yapmak ve (Amelün bilerkan) kaidesinde imanın esası saymışlardır.
(SÜRECEK)