DİLDEN GÖNÜLE -185
Elbette ki İslam’ın iler itarihlerine Kır’an’ın lafzı kadar manasına da nüfuz eden alimler çıkmıştır. Hem de çok güçlü alimdir. Bun arağmen bu olumlu gelişmeler sürekli olmamıştır.
Günümüzde ise, Kur’an’ın manasına olan ihtiyaç Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından zorunlu bir halde ilmi çalışmaların yanında akademik düzeyde hızla gelişmekte. Camilerde din görevlileri taraından Kur’an’ın sadece lafzı değil manası anlamı meali de okunmaktadır. Bu çok önemli bir aşamadır. Kur’an-ı Kerim’i güzel sesle kıraat üzere okumak elbette elzemdir. Elzemdir diyorum, yani zaruridir. Ama manası ile okunması ve mealen olsun verilmesi atılımcı, gelişimci bir anlayışla aslına sadık kalarak yorumlanması gerekir.
Milli şairimiz Mehmet Akif’in dediği gibi, “Asrın idrakine söyletmeyiz Kur’an-ı” Yani, şekilcilikten urtulup müsbet ilmin ışığında hükmü kıyamete kadar baki olan ve ütün asırlarda doğacak problemlerin çözümü olan Kur’an’ı bu anlayışla öğrenmeli ve öğretmeliyiz.
R.SAV. efendimiz; “Geçmişin ilmini, bilgisini öğrenmek isteyen Kur’an okusun Geleceğin ilmini bilgisini öğrenmek isteyen Kur’an okusun ve onun hikmetli, derin ilimle onun engin manasına ulaşsın” buyuruyor.
Hatta Kur’an’ı en iyi şekilde anlamak için sadece Kur’an üzerinde çalışmak da yeterli değildir.
Kur’an kimle indi, niçin indi, nerede, nasıl indi, bunu en iyi kim bilir? R.SAV. öyle ise, her ayet mutlaka en az bir hadisle açıklaması vardır. Ayetleri en iyi açıklayan Hz. Muhammed SAV.dir. Öyle ise Kur’an’ı en iyi anlamak için mutlaka hadisleri de bilmek gerekir. Elbette ki bu çok akademik bir araştırma gerekir. Herkes böyle olacak diye bir şey yok. Biri meyve ağacını diker, büyütür, kurt-kuş ondan yer, herkes ondan yararlanır.
Bu yazımızda İmam-ı Azam hazretleri 1300 sene önce bu gerçeği dile getirmiş, biz de günümüz insanı ve onun anlayışına sunmuş olduk. Bu düşünce gerçekleşmiş olsaydı, bugün dünyanın ve ahiretin ahkimi müslümanlar olurdu.
“Hiçbir yere varılmaz, okumakla yazmak
Başarıya varılır alın teri emekle
Eller neler keşfetti daha neler bulacak
Bizler hala meşgulüz, birbirimzii yemekle.”
HZ. ALİ’NİN MÜRÜVVETİ HAKKINDA
Mürüvvet kelimesi; genel anlamıyla Arapça bir kelim olup, (MRVT) harflerinden oluşur. Yüksek insaniyet sıfatı, mertliğin doruğu, yiğitlik, alicenaplık, iyilikseverlik ve cömertlik, canına kıyanı affedebilme, bağışlama özelliği gibi manalara geliyor. (Osmanlıca-Türkçe Lügat md.si)
Mürüvvet her insanın gösterebileceği bir özellik değildir. Ancak peygamberler ve kendi nefsini ulu Allah’ın varlığında ifna etmiş, yok etmiş, yüksek iman, amel ve ahlak sahibi, Allah dostlarının üstün sıfatıdır.
Mesela, Hallacı Mansur, Bağdat evliyalarından. Kendisini haksız yere idama mahkum eden kadıyı affetmesi, kendisini öldüreni bağışlaması gibi.
Bu sıfat R.SAV.i bizzat görmüş, onun zahir ve batın, gizli ve açık, ahvaline müttali olmuş, onun ahlakı ile yaşamayı kendine hayat tarzı yapmış olan, üstün sahabileri de bu sıfata sahiplerdi.
Dünyaya gelmiş geçmiş insanların içinde peygambererden sonra en üstünü İslam anlayışına göre Hz. Muhammed’in terbiyesi ile yetişen, üstün sahabilerdir. Hz.Ebubekir, Hz. Ömer, Hz. Osman, Hz. Ali, aşerei mübeşşere, yani cennetle müjdelenen 10 kişi ve diğerleri gibi.
SÜRECEK