“Gelecekte bizi ne beklediğinin en iyi falcısı, geçmişte başımıza gelenlerdir.” diyor JOHN SHERAN. O nedenle ülkelerin tarihi geleceğe açılan kapıda, kapı kolu görevini üstlenir. O kol olmadan ilerlemeye çalışmak, hiçbir eğitim almadan direksiyon başına geçen acemi sürücünün akıbetine uğramak gibi sonuç felaket olur.
Şimdi isterseniz bu sözlerimize çok güzel bir örnek olan ve günümüzden yaklaşık 500 yıl kadar önce meydana gelen bir olaydan söz edelim.
Osmanlı padişahı Yavuz Sultan Selim (1512-1520) devleti elinden geldiği kadar iyi yönetmeye ve daha güçlü hale getirmeye çalışır ama zaman zaman da kafasına “Bir devletin çökmesinin en önemli nedeni nedir?” sorusu takılır. Sorunun cevabını almak için o dönemin ünlü Türk âlimi Yahya Efendi’ye (1494-1569) Sadrazamını gönderir. Sadrazam âlimin yanına gider ve bir süre sonra Yavuz’un huzuruna çıkarak: Padişahım, devlet “Neme lazım” dendiği zaman çökermiş. Yahya Efendi böyle buyurdu.” der. Yavuz, “Hepsi bu kadar mı? Başka bir şey söylemedi mi?” deyince de; “Hayır efendim. Bir tek bunu söyledi.” diye karşılık verir.
Söz üzerinde uzunca bir süre düşünen Yavuz’un kafasındaki soru işaretleri kalkmadığı gibi yenileri belirince ünlü âlime mektup yazarak der ki: “Çeşitli yorumlar yapıyorum ama gene de şüphelerim var. Doğrusu nedir, onu ancak siz söylersiniz”. Bunun üzerine Yahya Efendi de bir mektup yazıp Yavuz’a gönderir. (Bu mektup günümüzde Topkapı Sarayı’nda sergilenmektedir.)
Mektupta aynen şunlar yazılıdır: “Bir devlette zulüm yayılırsa, haksızlık sıradan bir hale gelirse, işitenler de neme lazım deyip uzaklaşırsa, sonra koyunları kurtlar değil de çobanlar yerse… Bilenler bunu söylemeyip susarsa ve gizlerse… Fakirlerin, muhtaçların, yoksulların, kimsesizlerin feryadı göklere çıkar, bunu da taşlardan başkası işitmezse… İşte o zaman devletin sonu görünür. Böyle durumlardan sonra devletin hazinesi boşalır. Halkın güven ve saygısı sarsılır. Asayişe itaat hisse kaybolur. Halkın umutları yok olur, böylece devletin yıkılması mukadder hale, kaçınılmaz hale gelinir.”
Günümüz gerçekleriyle birebir uyuşan bir değerlendirme değil mi? Peki ama çözüm ne” diye sorarsanız, ben de ukalalık edip Yahya Efendi gibi kısa ve öz bir yanıt vereyim: “Duyarlı olmak”. Kısacası, başta bizi yönetenler olmak üzere hepimiz, gelişmelere karşı “görmedim, duymadım, bilmiyorum” diye 3 maymunu oynamak yerine “Bana uymayan yılan bin yaşasın” felsefesini terk etmek. Eğer yönetenlerde bir hareketlilik yoksa da hep birlikte tepkimizi ortaya koyup onları harekete geçmeleri ve gerekli önlemleri alması için zorlamak.
Yoksa, bu gidişle ufukta görülen kara bulutlar gelip de tepemizde patladığında, her şey için artık çok geç olacak.
DÜŞÜNEN SÖZLER:
· Geçmişini bilmeyen bugününü anlayamaz ve yarınını kuramaz. BARIŞ MANÇO
· Beni korkutan kötülerin baskısı değil iyilerin kayıtsızlığı. M. LUTHER KİNG
· Bir memlekette, namuslular, namussuzlar kadar cesur olmadıkça, o memlekette kurtuluş yoktur. İSMET İNÖNÜ
· Bu gün göz yumduklarımız, yarın bize göz açtırmayacak olanlardır. TÜRKİSTAN SÖZÜ
· Dünya; kötülük yapanlar yüzünden değil, yapılan kötülüklere seyirci kalıp, hiçbir şey yapmayanlar yüzünden tehlikeli bir yerdir. EİNSTEİN
· Kendisini başkalarının kurtarmasını bekleyen yalnızca kölelerdir. VOLTER
· Rüyanızın gerçekleşmesini istiyorsanız, öncelikle uykudan uyanmanız gerekir. S. M. POWER
· Suya sabuna dokunmazmış; pise bak. ANONİM
· Rahatına düşkün olanlar yüzünden, rahatsızdır dünya. ERDİNÇ ŞUMNU