Depremlerin Yarattığı Acılar

Abone Ol

Son bir haftadır televizyon izleyemez; televizyon açıkken yemek yiyemez oldum.

Yanlış anlaşılmasın, bu bir şikâyet değil, tepkim; gerçeklerin yüzümüze yüzümüze vurulmasının ruh dünyamda doğurduğu acının insansal dışa vurumu.

Ve de ekranlarda yürekleri sızlatan gözyaşlarına elimde olmadan katılma duygusu.

Binlerce insanımız, çadırdan ve de konteynerden başka her şeye benzeyen sözde barınaklarda, zor durumlarda yardım bekliyor.

Aş yok, iş yok, sağlıklı barınak yok.

Kısmen de olsa elektrik yok, su yok.

Neden?

Sorumsuz, ahlaksız yöneticilerin(!) ve de yüklenicilerin (müteahhit) yüzünden yok.

Merak ediyorum, bu insanların acıları karşısında gerçek bu suçlular ne yapıyorlar?

Biraz olsun vicdanları sızlıyor, kanıyor mu?

Hepsinden vazgeçtim; bundan sonraki konuya ilişkin icraatlarında, yaşattıkları bunca acılardan sonra, vicdan sahibi, sorumlu görevliler olarak hareket edebilecekler mi?

Sanmıyorum.

Hiç kimse de böyle bir beklenti içine girmesin.

Çünkü bizler diplomalı eğitimsizleriz.

Çünkü bizler ne ailemiz içinde, ne okullarımızda bu tür konularda eğitim görmüyoruz.

Çünkü bizler sebep olduğumuz olaylar karşısında sadece ve sadece “üzülüyormuş gibi yapma” konusunda eğitiliyoruz.

Ve bu tür eğitimler(!) sonunda “mış gibi yapma” konularında uzmanlaştırılıyoruz.

*    *    *

Araştırdım.

Üzerinde yaşadığımız bu coğrafya, 1500'lü yıllardan itibaren farklı zamanlarda 7 ve üstü büyüklüğünde 23 depremle sarsılmış.

Yani?

Yani Kuzey Anadolu, Doğu Anadolu ve Batı Anadolu Fay Hatları üzerinde bulunan Ülkemiz ve bölgeleri için bu depremler hiçbir zaman son olmayacak.

Artık akıllı olmak, aklımızı başımıza devşirmek zorundayız.

Sorumluluğumuzun bilincinde yöneticiler, mimarlar, mühendisler, yükleniciler, belediyeciler gibi davranmak zorundayız.

Namuslu ve dürüst olmak zorundayız.

Yaptığımız ya da yapılmasına vesile olduğumuz bina ve binalar yıkılmış ya da yıkılıyorsa; (görevimiz / mesleğimiz her neyse) görevlerimizi bırakmak zorundayız.

Şunu bilelim ve kabul edelim artık.

Yaşadığımız bu son depremlerde yitirdiğimiz on binlerce canın tek sorumluları var.

Kimler mi onlar?

Kendi çıkarları uğruna sorumsuzca “imar afları” çıkaran siyasiler ve o çürük binalara göz yuman belediyelerin ilgili sorumsuz sorumluları.

Hâlâ o göçükler altında çürüyerek bekleyen bedenlerin iki elleri, öte dünyada bu sorumsuz sorumluların yakalarında olacak.

Bu son depremlerde yitirdiklerimiz ölmedi, öldürüldüler…

Bu gerçeği kabul edelim artık.

Sismik açıdan oldukça aktif bir ülke olan Ülkemizle ilgili depremi tetikleyecek KANAL İSTANBUL gibi olmayacak hayallere itibar edilmemeli artık.

Sözün özü, bir deprem yatağının üzerinde yaşadığımızın bilinciyle SORUMLU GÖREVLİLER gibi davranmayı ilke edinmeliyiz artık.

… …

Yarınki yazımda ülkemiz deprem tarihini anlatacağım.

Bu gerçeklerle yaşamayı öğrenmemiz ve bilmemiz gerekir artık.