Cumhuriyet tarihinin 1939’daki Erzincan depreminden sonraki en büyük iki depreminin aynı gün ardı ardına yaşandığını kaydeden Karakurt, “Asrın felaketinde binlerce vatandaşımız hayatını kaybetmiş, yüz bini aşkın vatandaşımız yaralanmış, maddi ve manevi zarara uğramıştır” ifadelerini kullandı.
Türkiye’nin dünyanın en önemli deprem kuşaklarından birinde yer aldığını kaydeden Karakurt, “Karmaşık jeolojik yapısı ve jeodinamik konumundan dolayı çok sayıda aktif fay bulundurması gerçeği ve yaşanılan asrın felaketinden sonra yapılacak inşaatların; doğru zeminde depreme dayanıklı olarak planlanması, doğru tekniklerle ilgili yönetmeliklere uygun olarak yapılması, denetlenmesi gerektiği gerçeği bir kez daha ortaya çıkmaktadır” dedi.
Seçilecek alanların iklim özellikleri de dikkate alınarak; jeolojik, hidrolojik, meteorolojik kökenli afetlere uğrama riski bulunan alanlardan uzak olması gerektiğini belirten Pınar Karakurt, açıklamasının devamında şunları dile getirdi:
“Seçilen yerlerin kentin sahip olduğu yeraltı ve yüzey su kaynakların beslenme alanları ile jeotermal, maden jeolojik miras niteliğindeki alanları da dikkate alacak ve koruyacak şekilde mevcut alanlarla entegrasyonun sağlanması gerektiği hususları da dikkate alınarak yer seçimlerin yapılması gerekmektedir. Yeniden inşa sürecinde yapılacak olan çalışmalar bütüncül bir afet önleme politikasını mutlaka içerisinde barındırmalıdır. Bu anlamda meslek odalarının katkı sunması oldukça önemlidir. İnşa edeceğimiz yerleşmeler bundan sonraki süreçte yüzlerce yıl insanların üzerinde yaşamlarını sürdürecekleri, diğer afetlere de dirençli, aynı zamanda ekonomik kapasitesi yüksek, refah ve konforun da üretilebileceği alanlar olmalıdır. Uygun yer seçim kararları ile birlikte, güvenlik sisteminin kurulması ve bu amaca uygun malzeme, etüt, proje, uygulama ve denetim mekanizmasının acilen kurulması gerekmektedir.
6 Şubat tarihinde yaşanan deprem felaketinden 1 yıl geçmesinin üzerine, depremi yaşayan kent ölçeğinde yıkımların yaşandığı illerimizde yerbilimsel çalışmaların kent bütünü ve kırsal alanları kapsayacak biçimde detaylı olarak ele alınması gerekmektedir. Deprem nedeniyle kullanılamaz hale gelen bölgedeki jeodezik ağ altyapısının güncellenmesi, yer kabuğu hareketleri nedeniyle metrelerce kayarak bozulmuş olan mülkiyet sınırlarının hızlı bir şekilde güncellenmesi, bölgenin hâlihazır ve kadastral haritalarının yenilenmesi gerekmektedir.
Tüm meslek odaları, teknik elemanlar, kamu kurum ve kuruluşları, denetleyiciler olarak sorumluluğumuzun bilinci olmamız; yönetmelikleri, uygulama aşamasında tüm teknik detayları doğru uygulayarak/uygulatarak denetimini sağlamamız ve depreme dayanıklı inşaat planlaması yapmamız gerekmektedir.
Coğrafi konumumuz nedeniyle her an büyük depremler yaşanması beklenen bir ülke olmamıza rağmen, çok daha fazla önem verilmesi gereken mühendislik, mimarlık ve planlama hizmetlerine gereken önem verilmemektedir. Ülkemizin temel sorunlarının çözümünü de afetlere karşı dirençli kentleşmenin sağlanabilmesi için mimarlık ve mühendislik mesleğine hak ettiği değerin verilmesi ve aklın, bilimin ve tekniğin ışığında mühendis, mimar ve şehir plancıların çalışması, depreme dayaklı kentler inşa etmeleri gerekmektedir. Büyük depremin 1.yılında deprem dirençli kentleşme konusunda takipçi olacağımızı ve gerekli çalışmaları yürüteceğimizi belirterek; yaşanan deprem felaketin tekrar yaşanmamasını temenni ediyor depremde hayatını kaybeden vatandaşlarımıza rahmet, yakınlarını kaybedenlere başsağlığı diliyoruz.”
“Depreme dayanıklı inşaat planlaması yapmak zorundayız”
Çorum Mimarlar Odası Başkanı Pınar Karakurt, Kahramanmaraş depreminin yıl dönümünde bir açıklama yaptı.
Bunlar da ilginizi çekebilir