DEMOKRASİNİN, İNSAN HAK VE ÖZGÜRLÜKLERİNİN BAŞI “HOŞGÖRÜ”

Abone Ol

Toplumsal birlik ve beraberlikten, ulusal duygudaşlıktan söz ederken, öncelikle “hoşgörü” sözcüğüne sarılıyoruz.

Ne demek hoşgörü?

Vikipedi’den aynen aktarıyorum:

“Hoşgörü, müsamaha, tahammül, tesamuh, katlanma, görmezden gelme veya göz yumma, başkalarını eylem ve yargılarında serbest bırakma, kendi görüşümüze ve çoğunluğun görüş biçimine aykırı düşen görüşlere sabırla, hem de yan tutmadan katlanma demektir. İzin verme, aldırmama, iyi karşılama anlamlarına da gelir.”

(Arapça kökenli “tesamuh” da zaten müsamaha, hoşgörü anlamına geliyor)

*

Fikir özgürlüğü, ifade özgürlüğü, haber alma hakkı gibi demokrasinin ve insan haklarının temel araçları arasında da “hoşgörü” başta gelir. Hoşgörünün olmadığı, fikirlerin dayatıldığı yerde, elbette ki bu değerlerden de söz edilemez.

Demokrat olduğunu iddia eden herkesin, mutlak surette hoşgörülü olması, kendine aykırı gelen fikirleri bile anlayışla karşılaması gerekir.

İnandığı doğrultuda fikirlerinde ısrar etmesi, kararlı olması, başka fikirleri hoşgörüyle karşılamasına engel değildir.

*

Voltaire’e ait olduğu sanılan o günlü sözü bilirsiniz:

“Fikirlerinize katılmıyorum, ama fikirlerinizi ifade edebilmeniz için canımı vermeye bile hazırım.”

*

Fikirlere saygı ve hoşgörü, işte böylesine kararlı bir tutumu gerektiriyor.

Aksi halde, “ben demokratım, insan haklarına saygılıyım, fikir ve ifade özgürlüğünden yanayım” sözleri, içi boş “konuşma balonları” gibi anlamsız kalmaya mahkûmdur.

*

Bunları niçin yazıyorum?

Karşıt fikirleri hoşgörüşle karşılama anlayışından uzak o kadar çok insanımız var ki…

Siyasi kutuplaşmalar da bu zemin üzerine oturtuluyor.

“Bana dikte edilen veya kendi kendime oluşturduğum fikirler iyidir, bunun dışındaki tüm fikirler kötüdür!”

İşte demokrasi de burada bitiyor.

*

Ulusal birlik ve beraberlik diyoruz. Ülkesi ve milletiyle bölünmez bir bütün olan Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ni dilimizden düşürmüyoruz, ama aynı duygu ve düşünce etrafında konumlanmış, ama belirli ayrıntılarda farklı düşünen insanları bile kendimizden saymıyoruz.

İşte bu olmaz.

“Hoşgörü” kavramını içselleştirsek, pek çok sorunumuzu çözmüş olacağız.

Bundan emin olabilirsiniz.