Montrö Boğazlar Sözleşmesi, Bulgarlar, Fransa, İngiltere, İrlanda ve Denizaşırı Britanya Ülkeleri, Hindistan İmparatorluğu, Elenler Krallığı, Japonya İmparatorluğu, Romanya Krallığı, SSCB, Yugoslavya Krallığı ve Türkiye Cumhuriyeti arasında 1936 yılında imzalandı. Montrö Sözleşmesi Türk Boğazlarından geçiş rejimini ve boğazlar bölgesinin güvenliği işlerini düzenleyen sözleşmedir.
TBMM Başkanı Mustafa Şentop, “Cumhurbaşkanı, İstanbul Sözleşmesi’nden kararname ile çekildiği gibi Montrö’den de diğer uluslararası anlaşmalardan da çekilebilir...” demektedir.
TBMM Başkanı’nın meclisin aldığı kararı, tek kişinin kararı ile feshedebilir demesi, büyük talihsizliktir. Bunun meclisin iradesini hiçe saymak anlamına geldiğini elbette biliyor. Makam ve mevki uğruna tek kişinin kararlarını meclisin üstünde görmek, üstelik te TBMM Başkanı tarafından kabul edilebilir bir tutum değildir.
Türkiye’nin kırmızı çizgileri vardır. Lozan, Montrö ve Hatay'ın anavatana katılması gibi. Bunlar ülkenin tapu senetleridir. Tapulu mülkün üzerinde gedikler açmak, pek hayra alamet olmasa gerektir.
Kısacası işin özüne gelelim, hukukçu Celal Ülgen’in deyimi ile “Montrö'yü kaldırma yolundaki bu beyan, bozulan ABD ilişkileri için yeni bir çağrı ve yeni bir rüşvet içeriğindedir. Türkiye'nin jeopolitik geleceğini ilgilendiren ulusal yararlarımızın olduğu Montrö Boğazlar Sözleşmesi'nden çıkma söylemlerinin nasıl bir tehlike yaratacağını iktidarın ve ulusumuzun bilmesi gerekmektedir” şeklinde açıklıyor.
İktidarda kalmak pahasına AKP iktidarı için, ulusal çıkarları hiçe saymak olağan bir tutumdur. İktidar Reza Zarrap, Halkbank davaları konusunda ABD ile sorunludur. Montrö Antlaşması’nın delinmesinde tek ABD’nin çıkarı var. İktidar sorunlu olduğu ABD’ye Montrö Sözleşmesi gibi ulusal çıkarlarımızı havuç olarak kullanıyor. Yoksa durup dururken Montrö nereden çıktı?
Bir aklı eren çıkıp diyebilir mi? Montrö delinirse Türkiye’nin şu çıkarları vardır. Montrö arkasından hiç kuşkunuz olmasın sıra Lozan Antlaşması’na gelecektir. Lozan kalkarsa meydan Sevr’e kalacaktır. Lozan’dan önce tek uluslararası antlaşma Sevr’dir.
İyi bilinmeli ki Osmanlı Sevr Antlaşması ile teslim olmuştur. Sevr Haritası’nı yırtarak, Lozan Antlaşması’nı bileğimizin gücüyle, yenen bir ulusun muzaffer kahramanları olarak yedi düveli (düveli muazzamayı) imzalamak zorunda bıraktık.
Soru çok açık ve yalın; Lozan’a dokunulursa ne olur? Yanıt ta çok net DÜNYA’NIN SONU OLUR.
Muhalefet artık “yapamazlar, edemezler” edebiyatı ile uyuz kaşımayı bir tarafa bırakmalı. Bal gibi yapıyorlar, ediyorlar.
Genel Başkan Yardımcısı Mahir Ünal, “19 yıl hazırlık süreciydi, asıl şimdi başlıyoruz” (23.3.2021) diyor. Neye başlıyorsunuz? Benim anladığım “19 yıl boyunca Cumhuriyet’i aşındırdık, sıra yıkmaya geldi” demek istiyor. “iktidar olmak için gerekirse papaz elbisesi giyilir”, diyen , demokrasiyi bir tramvaya benzetiyordu. “Demokrasi, istenilen durağa gelince inilecek bir tramvaydır” anlayışına sahiptir.
Mahir Ünal’ın açıklamalarından Cumhuriyeti yıkma istasyonuna geldiklerini ya da yaklaştıklarını görüyoruz. Aynı tramvaydaki demokrasi güçleri, aynı durakta mı inecek? Yoksa bir sonraki armut toplama durağında mı? Yanıtlanması gereken soru budur.