18 Ağustos 2020 günü Mali’de darbe…
5 Eylül 2021 günü Gine’de darbe…
25 Ekim 2021 günü Sudan’da darbe…
Ocak 2022’de, ardından Eylül 2022’de Burkina Faso’da darbe…
Ve ardından diğer Afrika ülkelerinde...
Ve aynı ülkede birden fazla darbeler…
Gerekçe olarak, ülkedeki ekonomik kriz ve terör örgütleriyle bağlantılı grupların yarattığı güvenlik sorunları gösterilmiştir.
Ve de 26 Temmuz 2023 Çarşamba günü Nijer’de darbe…
Gerekçe yine aynı olmuştur.
Tıpkı Türkiye’deki darbelerin gerekçesi gibi…
***
Nijer, Afrika Kıtası’nın batısında denize kıyısı olmayan bir ülkedir.
27 milyon (2023) nüfusuyla, 1 milyon 267 bin km² alanıyla, resmi dili Fransızca ve nüfusunun % 80’i Müslüman olan bir İslam devletidir. İslam İşbirliği Teşkilatı (İİT) üyesidir.
Dünyada uranyum üretiminde 4’üncü sıradadır. Fransa’nın uranyum ihtiyacının yüzde 30’unu, AB’nin ise yüzde 25’ini karşılamaktadır.
Ve Nijer’in uranyum, altın, kömür gibi yeraltı zenginlikleri Fransa ve Amerikan şirketleri tarafından işletilmektedir.
Ve de Nijer halkı yoksulluk içinde yaşamaktadır.
Bu nedenlerle darbeyi Batı’ya, özellikle de Fransa’ya karşı bir başkaldırı olarak görenler oldu. Ya da böyle görmek isteyenler oldu.
Nitekim “Nijer halkının eski sömürgecilerinden kurtuluşu” olarak nitelendirildi.
“Batı’nın Afrika’dan kovulması” denildi.
Çünkü Nijer’de Fransızca yasaklanır, Fransız kanalları yasaklanır oldu. Fransız ve Amerikan askerlerinin ülkeyi terk etmesi istenilir, imtiyazlar kesilmeye başlanır oldu.
Ve de halk tarafından günlerce “Fransa defol” diye bağırılır oldu.
Yani dünya kamuoyuna böyle yansıdı.
***
Peki, Afrika’nın genel konumu nasıl idi?
Elbette Afrika, köle yapılan siyah ırkın, Kunta Kinte’lerin yurdudur.
Yüzölçümü ve nüfus yoğunluğu açısından dünyanın en büyük ikinci kıtasıdır. 30,8 milyon km²'lik alanı ile dünya yüzölçümünün % 6'sını ve dünya üzerindeki toprakların % 24,4'ünü kapsar. 1 milyar 463 milyon (2023) nüfusu ise dünya nüfusunun %18’idir.
Bugünkü konumuyla kıtada 55 devlet vardır. Bunun 27’si, Müslüman ağırlıklı nüfusuyla İslam İşbirliği Teşkilatı (İİT) üyesidir.
İşte bu 55 ülkeden 23’ü İngiliz sömürgesi idi.19 ülke Fransız, 4 ülke Portekiz, 3 ülke Belçika, 1 ülke İspanya, 1 ülke de İtalya sömürgesi idi.
Yani genelde tüm Afrika Batı’nın sömürgesi idi.
Bu olguyu Kenya’nın Kurucu Devlet Başkanı Jomo Kenyatta şöyle açıklamıştı:
Ve “Batılılar geldiğinde ellerinde İncil, bizim elimizde topraklarımız vardı. Bize, gözlerimizi kapatarak dua etmeyi öğrettiler. Gözümüzü açtığımızda bizim elimizde İncil, onların ellerinde topraklarımız vardı” demişti.
Ve bu 55 ülkeden 8’i 1960 öncesinde, 47’si 1960 ve sonrasında bağımsız olmuştu.
Özellikle de 18 sömürge ülkenin bağımsızlığını ilan ettiği 1960 yılı, “Afrika Yılı” olarak ilan edilmişti.
Ama bugün 55 ülkede 24’ünün resmi dili İngilizcedir. 20’sinin Fransızca, 4’ünün Portekizce ve yalnız 7’sinin Arapçadır.
Ve de tüm zenginlik kaynakları Fransa, İngiltere ve ABD başta olmak üzere Batılı şirketler tarafından işletilmektedir.
Yani sömürgecilik Afrika’dan henüz çıkmış ya da çıkarılmış değildir.
***
Peki, Afrika’daki darbeler bir çözüm müdür? Hayır.
Çünkü Batılı sömürgecilere karşı güçlü bir liderlik henüz yoktur.
Ve Batılı sömürgecilere karşı kolektif bir güçbirliği yoktur.
Latin Amerika’da İspanyol sömürgeciliğine karşı bağımsızlık kavgası veren Simon Bolivar gibi güçlü bir liderlik henüz yoktur.
Emperyalizme karşı bağımsızlık savaşının önderi olan, verilen bu kavgayla tüm mazlum devletlerin emperyalizme karşı uyanışını tetikleyen, Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu Mustafa Kemal gibi güçlü bir önderlik henüz yoktur.
Ama elbette olacaktır. Çünkü asırlarca köle yapılmış Afrika’nın siyah insanlarında toplumsal bir uyanış kendini gösterir olmuştur.
Belki de darbeleri tetikleyen bu uyanış olmuştur.