29 Ekim 2024; Cumhuriyetin 101. yılı…
Yüz yılı devirmiş olmanın mutluluk ve coşkusuyla kutluyoruz 101’inci yılını. Doğaldır ki kurucusunu da saygıyla anıyoruz.
101 yıl sonra, cumhuriyeti korumak, kollamak için büyük enerji sarf ediyoruz. Oysa o günün koşullarında kurucu iradenin bu mucizeyi nasıl gerçekleştirdiğine, bir defa daha şaşıp kalıyoruz.
1299-1922 Yılları arasında hüküm süren Osmanlı imparatorluğu, Monarşik (Tek kişi hükümdarlığı-Saltanat yönetimi), Teokratik (Dine dayalı yönetim) ve Feodalist (Derebeylik toprak ağalığı düzeni) bir yönetim ve örgütlenme biçimine sahipti.
Mustafa Kemal’in önderliğinde kurulan Cumhuriyet ise halk egemenliğine dayalıdır. Onun için “Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir” denmiştir. Cumhuriyetle birlikte egemenlik padişah, halife, şeyhülislam, cemaat, tarikat, ulema bileşenlerinden alınarak halka verildi.
Bu ancak devrimci bir ruhla gerçekleştirilebilirdi. Monarşik, Teokratik, Feodalist bir düzenden halk egemenliğine dayalı düzene geçişe devrim denir. O devrimin lideri, Ulusal Kurtuluş Savaşımızın Önderi, Mustafa Kemal Atatürk’tür. Türk toplumu kulluktan kurtulup, kişi olma erdemine erişti. Laik ve demokratik bir Cumhuriyet kurmak, İslam ülkeleri arasında bir ilkti ve göz kamaştırıyordu.
Cumhuriyetin kuruluşu ile birlikte, gözleri kamaşan karşı devrimci odaklar, o günden beri bıkmadan ve yılmadan, sinsice, haince hız kesmeden günümüze kadar uğraşlarını devam ettirdiler. Nihayet bu uğraş 15 Temmuz 2016 yılı darbe girişiminde doruğa ulaştı. İç ve dış karşı devrimci güçlerin, Cumhuriyete düşmanlıkları öylesine olağanlaştı ki “Keşke Yunan kazansaydı” diyecek kadar gözleri karardı. Ayasofya merdivenlerinde kılıç kuşanıp kuruculara “lanet” okuyacak kadar kinlerini dışarı kustular.
Hatta Cumhuriyetin, Demokrasi treninin bekledikleri durağa geldiğini sananlar, kurucuları “İki ayyaş” olarak niteleyecek kadar ayarları bozdular. Buna yanıtımız; giden yıl 29 Ekim’de Anıtkabir’i 1milyon 200 bin kişi ziyaret etti. Hangi lider sağlığında bir günde bu kadar insanı, üstelik ülke genelinde peşinde toplayabiliyor. Mustafa Kemal mezarında yaşayanlardan kat kat daha güçlüdür.
Cumhuriyet laiktir ve bu, ana ilkelerinden biridir. Laiklik Sayın A. Necdet Sezer’in deyimi ile “Adam olmaktır”. Cumhuriyet sayesinde kulluktan kurtulup adam olduk. Laik olmazsan herhangi bir şeyhülislamın, halifenin, ulemanın, tarikat ya da bir cemaatin müridi olursun.
Atatürk laiklik olmadan Cumhuriyetin yaşamayacağını anladığı için, halifeliği ve Osmanlı’dan kalan “Devletin dini İslam’dır” ibaresini kaldırarak, Anayasa’ya “Türkiye Cumhuriyeti, laik, demokratik ve sosyal, hukuk devletidir.” ibaresini koymuştur. Laiklik aynı zamanda inanan vatandaşlarımızın da inançlarını özgürce gerçekleştirmesi için bir güvencedir. Sadece, inançların siyasi ve kötü amaçlar için kullanılmasına izin vermez. Laiklik ülkemizde yaşayan herkesin ekmek, su ve nefes almak kadar önemli yaşamsal bir konusudur. Bunu bize Cumhuriyet sağlamıştır.
Cumhuriyet bilinci ülkemiz insanının çoğunluğunun kılcal damarlarına kadar işlemiştir. Cumhuriyetle varız, onunla yaşayacağız, sonsuza kadar. Cumhuriyet nefes alış verişimizdir.
Nefessiz yaşanmaz.