Cumhuriyet 29 Ekim 1923’de ilan edildi. Bu tarih hem Türk, hem dünya tarihi açısından asla hafife alınacak bir zaman dilimi değildir. Türkler için kutlu olduğu kadar kutsal sayılacak değerde bir gündür.
Bu tarih bir milletin ejderhanın ağzından kurtuluşunun, arkasından bağımsızlığını, özgürlüğünü ilan ettiği gündür. Altı yüz yıllık Osmanlı İmparatorluğunun küllerinden cumhuriyete evrildiği gündür. Onun için anlamlı ve tarihi bir gündür.
Batı’da feodal düzen çökmüştür. Rönesans (Yeniden Doğuş) ve reform devinimleri yaşanmış, hızla demokrasiye ve cumhuriyete evrilme süreçleri başlamıştır. Biz de Mustafa Kemal önderliğinde Türkiye ve dünyayı derinden etkileyen bir devrim gerçekleştirdik. Bu şanlı devrimin 100. Yılını kutlayacağımız güne yaklaştık.
Saltanat 1 Kasım 1922’de kaldırıldı. Mustafa Kemal’in o dönemin en ileri adımı olan Fransız İhtilalinden etkilendiği yadsınamaz. Taha Akyol’un kaydı dikkate değer; “Asırlardan beri Şarkta mağdur ve mazlum olan milletimizin, Türk Milleti’nin sahip olduğu vasıflar artık medeniyet dünyasında daha iyi ortaya konulacaktır. Türkiye Cumhuriyeti mesut, muvaffak ve muzaffer olacaktır” (Neden 29 Ekim?.. Cumhuriyet'in İlanına Giden yol s. 252 T. Akyol)
Cumhuriyet devrimi; Türklerin tarih sahnesine çıkışının M.Ö. 1.050 yılından bu yana 600 yıllık Osmanlı İmparatorluğu da dâhil, en göz kamaştırıcı ihtilali ve sonucudur. Çağın gereklerini yerine getiremeyen, feodal gelenekleri ağır basan Osmanlı İmparatorluğu sürdürülemez bir aşamaya gelmiştir. Cumhuriyet çürüyen ve can çekişen, manda ve himayeden başka çıkışı olmayan, Sevr Haritası ile noktalanan düzene karşı bir devrim olarak doğmuştur.
Gazi Mustafa Kemal’in 19 Mayıs 1919’da Samsun’a çıkışı bunun ilk adımıdır. Zorlu bir Kurtuluş Savaşı’nın ardından harf devrimi, medeni kanun, hatta çoğu Avrupa ülkelerinden önce kadınlara seçme seçilme hakkının verilmesi en ileri adımlardır. Devrimin felsefesi; “Hayatta en hakiki mürşit ilimdir”.
Şimdi en gözde yetişkin doktor ve mühendislerimize “Giderlerse gitsinler” deyip hastanelere doktor bulamadığımıza bakmayın. Daha o dönemde Gazi Mustafa Kemal, Faşist Hitler’in zulmünden kaçan tüm bilim adamlarını ülkeye almış, hatta Albert Einstein’ı bile ülkeye davet etmiştir. Yetmemiş fen, müzik ve diğer bilimsel konularda yurt dışına zeki gençler gönderilerek eğitilmiştir. Onlara; “Sizleri birer kıvılcım olarak gönderiyorum, birer volkan olarak döneceksiniz” denmiştir.
1923 yılında İzmir İktisat Kongresi ekonomide önemli bir adımdır. Şeker, tekstil, cam, demir çelik ürünleri, Sümerbank tekstil ve deri sanayiinde önemli yer tutar. Ne yazık ki son yirmi yılda miras yedi evlatları gibi, bu seçkin kurumları satıp savurup çerez parası yaptık.
SSCB’ne domates, narenciye ürünleri satarak, dev demir çelik, şişe cam gibi tesisler kurduk. Bu yazının konusunu çok çok aşan yeniliklere, atılımlara imza attık.
Günümüzde cumhuriyet karşıtı akıl almaz olumsuzluklar yaşıyoruz. TC’leri çoğu resmi kurumdan indirecek kadar. Tüm bu olumsuzluklara karşın cumhuriyet değil yüz yıl, yüzlerce yıl yaşayacaktır. Kurucu iradenin gençliğe yönelik söylevi ve altı okla sembolleşen ilkeleri, bir paçavra kâğıt parçası değil, ilke ve ideallerimizin MİHENK TAŞIDIR.
Sayın Merdan Yanardağ; “Bugünkü devlet İslamcı-muhafazakar oligarşinin, Cumhuriyet ise halkındır” diyor ve haksız değildir.
Cumhuriyeti yaşatacağız, cumhuriyeti halkla kutlayacağız.