ÇORUM ÖNEMLİ BİR DEĞERİNİ KAYBETTİ (2)

Abone Ol

Bugün Yıldız ve Yeni Yıldız Toprak Sanayii olarak tanıdığım, tanıdığımız firmaların ilk kuruluş yılları 1960’lı yıllara kadar uzanır. İlk ismi de Kule Toprak Sanayii’dir. Daha sonra Yıldız ismini almıştır. İlk kurucusu da Hasan, İsmet ve Nurettin Başaranhıncal’ların babası Rahmetli Kadir Başaranhıncal’dır.

Aslında Çorum Toprak Sanayiin temelini atan, Çorum’un üç ailesinden birisi Başaranhıncal Ailesidir dersek yanlış olmaz. 1960’ın ilk yıllarında iş insanları ve finans birikimleri yeni yeni oluşuyor. Toprak sanayii tesisini kurmak için önce arsaya, sonra paraya, tamamlayıcı olarak da iş bilgisine ve deneyime gereksinim var.

Tam Bu aşamada şimdi hepsi de rahmetli olan, Üç İş İnsanı yan yana geliyor. Kadir Başaranhıncal arsasını, Halit Hamoğlu parasal (finans) gücünü, Ahmet Karadayı ise iş bilgi ve becerisini ortaya koyarak işe başlıyorlar. Bugünkü Türkiye Toprak Sanayiin omurgasını oluşturan Çorum Toprak Sanayii’nin ilk kuruluş aşamasını böyle başlatıyorlar. Adından bahsettiğimiz rahmetli İsmet Başaranhıncal bu başlangıcın ikinci kuşak temsilcilerindendir.

Şirketin geçmişi yaklaşık 70 yılı buluyor. O günden bu güne değişip gelişerek geliyor. Kuruluşundan bu güne de binlerce insan çalışıyor, gelip geçiyor. Bu tesislerde çalışmış sonra kendileri de toprak sanayiinde tuğla ve kiremit fabrikaları kurmuş, iki iş insanı ve bir kamyoncunun görüşlerine yer vereceğim.

Turan Perçin anlatıyor: (Çorum’da Fırat Kiremit tesislerini kuran, daha sonra da Tekirdağ da Ferhat Tuğlayı kuran Turan Perçin)  “Yeni Yıldız Kiremit Fabrikasını kurduklarında ben onların fabrikalarının fırın işlerini yapıyordum. O zamanlar Sosyal Güvenlik Sistemleri bu kadar gelişmemişti, kimsenin kendisini sigortalatmak gibi bir düşüncesi yoktu. İşverene benim sigortam yapılıyor mu diye bir şey sorduğumuz da yoktu. Çoğu işverenlerin çalışanını sigorta ettirdiği de yoktu. Aradan yıllar geçip sigorta bilinci oluşunca artık orada da çalışmıyorum SSK’ya gittim sigortalarımı toplatacağım. Baktım ki benim sigortalarımı eksiksiz yatırmışlar. Hiç beklemiyorken yazıda bulmuşa döndüm. Biz toprakla üretim işlerini onlardan öğrendik.”

O yıllar sigorta işleri işverenin insafına kalmıştı. Çoğu çalışanın sigortasının durumundan haberi bile yoktu.

Abdullah Demir anlatıyor: (Abdullah Demir Yıllarca Yıldız Toprak Sanayiinde çalıştıktan ve mesleğinde ustalaştıktan sonra Tekirdağ’da Deniz Toprak Sanayiini kurmuş ve yıllarca tuğla üretimi yapmıştır. Bölgenin önemli bir tuğla gereksinimini gidermiştir.)“Yıldız’ın tesislerinde yıllarca çalıştım. Bir gün alacak verecek sorunum olmadı, işi öğrenip ustalaştıktan sonra kendi tesisimi kurdum, Yıldız ailesi, insani değerleri üstün, hakkı, hukuku her şeyin önünde tutan bir ailedir.”

Birinci bölümde de anlatmıştım, İsmet Başaranhıncal gösterişten uzak, alçakgönüllü bir insandı. Tesis içerisinde tanımayan birisi onu fabrikada çalışan birisi sanırdı. Oysa kendisini tanımayanlara kendisini orasının patronu olarak tanıtmazdı. Yaşam felsefesi böyleydi. Bir gün tır şoförü büroya geliyor, İsmet Abi’yi orada çalışan çavuş sanıyor, “Yahu buranın sorumlusu kim, arabam yüklenmedi geç kaldım” filan biraz sert ve kaba ses tonu ile şikâyetçi oluyor.

İsmet abi; “Sakin ol sakin ol, karnın aç mı? Bak ilerde yemekhane var. Git orada bir karnını doyur.  Daha ilerde duş alma yerleri var duşunu al, sonra çayını iç, bu arada ben bir sorayım bakalım neler olmuş?”

Tır şoförü döndüğünde bakıyor ki tır yüklenmiş muhasebeci irsaliye fişini kesmeye hazırlanıyor.

Şoför “İyi ki sizin çavuşa söylemişim, bu kadar hızlı yükletmenin sırrı çavuşa söylemekmiş” diyor.

Muhasebeci; “Abi keşke çavuşa söyleseydin o buranın patronu, senin şikâyetin sonrası bütün ekibi buraya yönlendirdi ve senin işini ışık hızıyla yaptık ” diyor. İrsaliyeyi kesip veriyor. 

Şoför çıkışta İsmet Abi’ye uğrayıp yüksek ses tonu ile nezaketsiz konuştuğu için özür dilemek istiyor. Fakat o anda da İsmet Abi fabrikadan ayrılmış olduğundan bu isteği olamıyor. Şoför sabah yanıma geldiğinde mahcubiyetini ve üzüntüsünü bana anlatıyor.

İş yaşamında daima büyüklü, küçüklü krizler olur. Bu iş yaşamının doğasında vardır. O her krizi kimseyi kırmadan dökmeden, gönül koymadan ustaca çözerdi ve ortalık süt liman olurdu.

İsmet Başaranhıncal ve Hasan Başaranhıncal 1960’lı yıllar

Devam edecek