ÇORUM CEZAEVİNİN (TAŞHAN) ÜNLÜ YAZARI: KEMAL TAHİR…

Abone Ol

O, daha Anadolucu bir bakışın temsilcisi ve de solun aforoz ettiği solcu bir aydındır.

Asıl adı İsmail Kemalettin Demir'dir. 1910 yılının 13 Nisan'ında doğmuş. 1973 yılının 21 Nisan'ında ölmüştür.

Türkiye Liseyi yarıda bırakmıştır. Değişik işlerde çalışır, çeşitli gazetelerde röportaj ve çevirmenlik yapar. 1933'te Geçit edebiyat dergisini çıkarır. 1934-1936 yıllarında Yedigün ve Karikatür dergilerinde çalışır. “Varlık ve Ses dergilerinde şiirler yazar. “Karagözgazetesinde başyazarlık, dönemin ünlü Tan gazetesinde yazı işleri müdürlüğü yapar.

Nazım Hikmet ve sosyalist aydınlarla tanışır, sosyalist fikirleri benimser. Yoğun bir şekilde sosyalizm ve komünizm üzerine okur. Ancak Nazım Hikmet, Hikmet Kıvılcımlı, Kerim Korcan gibi sosyalist aydınlarla birlikte 1938'de tutuklanır.

Gerekçe, askeri isyana teşvik ve komünizm propagandası yapmaktır.

Donanma Davası diye adlandırılan bu davadan 15 yıl ağır hapis cezası alır. Çankırı, Malatya, Çorum (5 yıl), Nevşehir cezaevlerinde tam 12 yıl yatar. 1950 affıyla çıkar.

Nazım'ın çok değer verdiği bir kişiliktir. Birlikte Çankırı cezaevinde yatarlar. 1940'ta Nazım Bursa cezaevine, Kemal Tahir Malatya cezaevine gider. Sürekli mektuplaşırlar.

Öyle ki Nazım, yazmaya başladığı Memleketimden İnsan Manzaraları şiirinin neredeyse her sayfasını Kemal Tahir'e gönderir, düşüncesini alır.

***

Sosyalizmle tanışana kadar koyu bir Kemalist'tir.

Sonra Kemalizm'i eleştirmeye başlar. Batı normlarının aynen Türk toplumuna giydirilmesini, Türk toplumunun dokusuna tam uymadığını söyleyerek eleştirir.

Ve de “Bizi ters çevirirseniz batı, batıyı ters çevirirseniz biz oluruz” diyerek batı ile doğunun dokusal farkını ifade eder.

Sosyalizmle tanışır ama bu topraklarda batı tipi sınıfların tam oluşmadığını, sosyalist teorinin Anadolu topraklarına uymasını ister. Ve dönemin sosyalist kadrolarıyla farklı düşünmeye başlar. Yani bir ölçüde yol ayrımıdır bu.

Çünkü doğulu toplumların, batılı toplumlardan farklı bir gelişme gösterdiğini kabul eden bir bakış açısı vardır.

Ve de Doğulu Asyatik devletlerin tarihsel ve toplumsal gelişmesi, batıdan köklü bir biçimde yapısal farklılıklar gösterir. Teorinin de bu yapısal farklılıkları göz önünde tutacak biçimde dönüşüme uğratılması kaçınılmazdır der.

***

Yani farklı bir kişiliktir Kemal Tahir.

Tarihsel, kültürel ve sosyolojik konuları resmi ideolojinin dışında irdeler.

Cezaevleri, onun için bir okul olmuştur. Zaten Türkiye’de cezaevleri, şair ve yazarların yetiştiği bir kurum ve de roman kahramanı yaratmak için bir botanik bahçesidir.

19 roman yazar. Siyasal ve ideolojik bakışını, eleştirilerini romanlarında dillendirir.

“Bozkırdaki Çekirdek” ile bir ölçüde Köy Enstitülerini eleştirir. “Kurt Kanunuile İzmir suikastında derin bir güç arar. “Yorgun Savaşçı ile kurtuluş savaşı dönemini irdeler. Yorgun Savaşçı romanıyla Cumhuriyet gazetesinden, “En iyi milli mücadele romanı olarak Yunus Nadi Ödülünü alır. Filmi yapılır ama 12 Eylül darbecilerinin emriyle yakılır.

Devlet Ana romanı ile de 1968 TDK ödülünü alır.

Aziz Nesin'le 1957'de “Düşün Yayınevi”ni kurarlar. İdeolojik ve siyasal konularda pek de barışık değildirler. Ama birbirlerini çok severler. Ve de çok ilginç bir anıları vardır. Türkiye'de yazarların karşılaştığı acı bir olayın fotoğrafıdır bu anı.

***

Yıl 1971, günlerden 12 Mart... (Aziz Üstel'den bir alıntıdır)

Öğle haberlerinde hükümet darbesi ve sıkıyönetim ilanı bildirilmekte...

Aziz Nesin emektar valizini indirir, iç çamaşırlarını, pijamalarını, tıraş sabununu, jiletini, diş fırçasını, diş macununu koyar. Pardösüsünü giyer, evin önüne çıkar ve bekler.

İkinci bir sigara yakarken içinde bir çavuş bir asteğmen, askeri bir cip gelir. Asteğmen bir elindeki fotoğrafa, bir Aziz Nesin'e bakar:

Sen o komünist yazar Aziz Nesin misin?”

Komünistliği bilmem de o yazar benim.”

Ne var o valizin içinde?”

Özel eşyalarım... Pijama, iç çamaşırı falan...”

Aç göster!”

Aziz Nesin valizini açar, bakarlar ve arabaya alınır yola devam ederler. Biraz gittikten sonra Aziz Nesin arka koltuktan çavuşa, “Şu söğüt ağacının yanından sağa sap der.

Çavuş Asteğmene bakar, Asteğmen elindeki kâğıda bakar, sonra da çavuşa sapmasını söyler. Birkaç yüz metre sonra, Aziz Nesin:

Şimdi sola gir... Düz git, beyaz boyalı dört katlı bir apartman göreceksin onun önünde dur” der.

Çavuş yine asteğmene bakar, onay aldıktan sonra Aziz Nesin'in dediklerini yapar ve belirtilen apartmanın önünde durur.

Aziz Nesin kafasını uzatarak açık camdan, “Kemal gel...” diye seslenir.

Ve Kemal Tahir, elindeki valiziyle cipe biner.

Asteğmen şaşkın şaşkın bakar bu iki arkadaşa:

Nereden biliyordunuz sizi almaya geleceğimizi diye sorar.

Kemal Tahir acı acı güler:

Sen daha çok gençsin komutan. Zamanla öğrenirsin. Bu ülkede ne zaman ortalık karışsa, ne zaman sıkıyönetim ilan edilse önce bizleri götürürler. Alıştık artık der.

Evet, işte Türkiye’de yazar olmanın acı ve düşündürücü bir fotoğrafı! Çünkü bu ülkede, yazar olmanın ağır bir bedeli vardır. Ve de ağır bedeller ödenmiş, ödettirilmiştir.