Güncel

“Çocuklarımıza kötü bir miras mı bırakıyoruz?”

Abone Ol

Anahtar Parti (A Parti) Çorum İl Başkanı Nurullah Müsted, günümüzde bazı gençlerinin şiddete meyilli, en ağır suçları dahi işleyebilen, akran zorbalığına başvuran, büyüklerine saygısızca davranan, yasaklı maddelere eğilimli olduğuna dikkati çekerek, bu durumu üzüntüyle karşıladıklarını belirtti.
Müsted, “Bugün tanık olduğumuz her olumsuzluk, bir zincirin halkası gibi birbirine bağlı. Bir yanda aile bağlarının zayıflaması, diğer yanda teknolojinin sınırsız ve kontrolsüz kullanımı. Bir yanda toplumun temel dinamiklerini alt üst eden yayınlar, diğer yanda gençlere rol model olmaktan uzak "sanatçılar". Bu zincirin her halkası, çocuklarımızı ve gençlerimizi olumsuz etkiliyor. Onların ruhunda, vicdanında derin yaralar açıyor” ifadesini kullandı.
Müsted, gençlerimize saygıyı, sevgiyi aşılamanın, onları en iyi şekilde geleceğe hazırlamanın tüm toplumun temel görevi olduğunu vurguladı.
Anahtar Parti İl Başkanı Nurullah Müsted, yaptığı yazılı açıklamada şu görüşlere yer verdi:
“SEVGİ VE SAYGI BAĞLARI GÜÇLÜ TUTULMALI”
“Biliyorum, bazen içinde bulunduğumuz durum karşısında, "Güzel ülkem ne hallere geldi" diye iç çekmeden duramıyoruz. Gözümüzü ne yöne çevirsek bir sorunla, bir endişeyle karşılaşıyoruz. Gelecek nesillere daha iyi bir dünya bırakma umudumuz, bu dertler denizinde kayboluyor gibi hissediyoruz.
Maalesef, toplum olarak her birimizin üzerinde bu endişenin ağırlığı var. Belki de bu yüzden, eskiden var olan o köklü değerlerin sarsıldığını görüyoruz. Büyüklerin küçüklere sevgiyle yaklaştığı, küçüklerin büyüklere saygı duyduğu o güçlü bağlar artık eskisi kadar sağlam değil. Hatta bazen bu bağların tamamen koptuğuna şahit oluyoruz.
Genç yaşta şiddete meyilli, ne yazık ki en ağır suçları işleyebilen gençler. Uyuşturucu ve şiddet sarmalında kaybolan hayatlar. Ebeveynlerine saygısızca davranan, akran zorbalığına başvuran, hatta cinayetlere karışan gençler... Bu durumlar, yüreğimizi derinden yaralıyor.
Elbette, tek sorun çocuklarımız değil. Toplum olarak hepimiz bu durumdan etkileniyoruz ve bazen farkında olmadan bu sorunlara katkıda bulunuyoruz. İnternetin yanlış kullanımı, televizyon programlarının içeriği, kötü örnek teşkil eden sanatçılar... Tüm bunlar, bu sorun yumağının bir parçası.
Ancak unutmayalım ki bu sorunların çözümü de yine bizde saklı. Her birimiz, kendi hayatımızda bir fark yaratabiliriz.
YİTİRİLEN DEĞERLER VE YENİDEN İNŞA
Ne zaman bir anne-baba isyanı, ne zaman bir genç feryadı duysak, aslında aynı noktaya parmak basarız: yitirilen değerler. Bir zamanlar bizi bir arada tutan, birbirimize kenetleyen o görünmez bağlar zayıfladı. Saygı, sadece bir hitap şekli olmaktan çıkıp, karşındakinin varlığına duyulan içsel bir takdirken; sevgi, bir beklenti değil, koşulsuz bir kabulken her şey daha kolaydı. Şimdi ise, bu temel direkler sarsıldı.
SORUN BİR ZİNCİR HALİNDE
Bugün tanık olduğumuz her olumsuzluk, bir zincirin halkası gibi birbirine bağlı. Bir yanda aile bağlarının zayıflaması, diğer yanda teknolojinin sınırsız ve kontrolsüz kullanımı. Bir yanda toplumun temel dinamiklerini alt üst eden yayınlar, diğer yanda gençlere rol model olmaktan uzak "sanatçılar". Bu zincirin her halkası, çocuklarımızı ve gençlerimizi olumsuz etkiliyor. Onların ruhunda, vicdanında derin yaralar açıyor.
ÇÖZÜM NEREDE BAŞLAR?
Bu karanlık tablonun karşısında umutsuzluğa kapılmak en kolayı. Oysa asıl görevimiz, bu tabloyu yeniden renklendirmek. Çözüm, büyük siyasi kararlarda ya da devasa projelerde değil, her birimizin kendi küçük dünyasında atacağı adımlarda saklı.
Kendi içimize dönmeliyiz. Bir ebeveyn olarak çocuğumuza sadece iyi bir gelecek değil, iyi bir insan olma bilincini aşılamalıyız. Onlara en lüks okulları değil, en temel değerleri sunmalıyız. Saygıyı öğretmek için saygı duymalı, sevgiyi aşılamak için sevgi göstermeliyiz.
Toplum olarak kendi rolümüzü sorgulamalıyız. Çocuklarımıza sadece sözle değil, davranışlarımızla da örnek olmalıyız. Kullandığımız dil, başkalarına karşı tutumumuz, zorbalığa karşı duruşumuz... Bunların hepsi, bir çocuğun vicdanını şekillendirir.
Medyanın rolünü unutmamalıyız. Tüketilen içeriğin kalitesi, bir toplumun geleceğini doğrudan etkiler. Bu nedenle, yanlış ve zararlı yayınlara karşı durmalı, iyi ve faydalı içeriği desteklemeliyiz.
Ve en önemlisi, umut etmeyi bırakmamalıyız. Her zorluk, yeni bir başlangıç için bir fırsattır. Bugün gördüğümüz sorunlar, yarın daha güçlü, daha bilinçli ve daha sevgi dolu bir toplum inşa etmemiz için birer uyarı işareti olabilir.
Unutmayalım ki, "Güzel ülkem" demeye devam etmek için, önce onu güzelleştirmek için elimizi taşın altına koymalıyız. Bu sorumluluk, ne sadece yöneticilerin, ne sadece ebeveynlerin, ne de sadece gençlerin omuzlarındadır. Bu, hepimizin ortak vicdanının bir yansımasıdır.”