Cezai sinimmar

Abone Ol

Gezi Davası tutuklusu Can Atalay’ın, TİP Hatay Milletvekili olarak seçilmesi, mazbatasını alması ve TBMM’ye kaydının yapılmasına rağmen hala cezaevinde tutulması üzerine aklıma geliveren fantastik bir öyküyü sizlere aktarayım dedim.

Hikâye bu ya İran şahı Numan, o devrin en ünlü mimarı Sinimmar’ı çağırarak bir saray yapmasını ister. Ancak, bir şartı vardır; o da yapılan sarayın dünyada bir eşi ya da benzeri olmayacaktır. Mimar şaha bu sözü verir ve gerçekten de çok güzel bir saray yapar. Diğer saraylardan farkını belirtmek amacıyla da sarayı ayakta tutan en önemli kilit noktasına öyle bir taş yerleştirir ki bu taş her yıl yenilenmezse saray çökecektir.

Sinimmar, inşaatı bitirince şaha gider ve sarayın hazır olduğunu bildirir. Şah da büyük bir hevesle hemen gelip sarayı gezmeye koyulur ve çok beğenir. Sonra da, mimara dönerek;

-“Saray gerçekten çok güzel. Peki,  bu sarayı dünyada tek yapan özelliği nedir?” diye sorar. Sinimmar da her yıl değiştirilmesi gereken taş hakkında kısa bilgi verir. Şah merakla bu taşın hangisi olduğunu öğrenmek ister ama Sinimmar şaha karşı kendi hayatını garantiye almak için tüm ısrarlara rağmen taşın yerini söylemek istemez. Bu duruma çok sinirlenen şah da adamlarına mimara işkence ederek taşın yerini öğrenmelerini emreder. Sinimmar, kendisine yapılan işkencelere dayanabilmek için çok çaba gösterir ama bir noktadan sonra dayanamaz duruma gelince de taşın yerini söylemek zorunda kalır.

Sinimmar’ın taşın yerini söylememekteki düşüncesi haklı çıkar. Artık mimara ihtiyacı kalmadığını düşünen şah, adamlarına onu pencereden aşağı atmalarını söyler. Mimar Sinimmar, tam pencereden aşağı düşerken intikam almanın verdiği rahatlık ve gülümsemeyle şaha dönerek seslenir: “TAŞ, O DEĞİL ŞAHIM!”

İşte bu olaydan sonra, ödül verilmesi gerekirken, ceza uygulama işine “Cezai sinimmar” adı verilir. Öyküdeki saray da “Havernak Sarayı” diye geçer.

Can ATALAY’ın durumu da mimar Sinimmar’a benziyor. Adam, bundan 10 yıl önce meydana gelen ve Gezi Olayları adıyla anılan bir olaydan hapis cezası yemiş. Cezaevinde iken de diğer adaylarla birlikte Yüksek Seçim Kurulu’na milletvekilliği seçim başvurusunu yapmış ve milletvekili olabilme şartlarını taşıdığı kabul edilmiş. Buraya kadar her şey normal. İş Can ATALAY milletvekili seçilince karışmış. Şimdi her kafadan ayrı bir ses çıkıyor. Kimisi 83. maddeye göre hemen tahliye edilmesi gerektiğini söylerken, birileri de çıkıp 14. maddeye göre cezasını çekmesi gerektiğini söylüyor.

Can ATALAY’ın fikir yapısı beni ilgilendirmez ama -işinize gelip gelmemesi önemli değil-, halkın oyları her türlü düşünce yapısının üstündedir ve saygı duyularak uygulanması gerekir. Ülkeye hizmet etmesi için seçilen birinin cezaevinde tutularak vereceği hizmetin engellenmesi nereden bakarsanız bakın bana ters geliyor.

Bilmem siz de aynı fikirde misiniz?

DÜŞÜNEN SÖZLER:

·Demokrasinin birinci görevi her vatandaşı yararlı kılmaktır. Bernard Shaw

·Yozlaşma, demokrasiye inancımızı yenileyen doğanın yoludur. Peter USTINOV

·Demokrasinin kusurları, darbelerle değil, yine demokrasiyle kapatılır. ANONİM

·Demokrasilerde en büyük unvan başkan ya da başbakan değil, vatandaştır. OBAMA

·Demokratik ülkelerde üstünlerin hukuku değil, hukukun üstünlüğü vardır. ANONİM