Uzak değil, sadece bir yıl önce aklımızın ucundan bile geçmeyen fiyatlara benzin, ekmek, sebze ve diğer her şeyi alıyoruz ama homurtudan başka gıkımız bile çıkmıyor. Garip bir ağırlık çöktü üzerimize. Bir duyarsızlık, ne bileyim umursamazlık içinde boynumuzu büküp kuzu kuzu her şeye rıza gösterir olduk.
Niye böyle olduk, bilmiyorum ama bu durumumuz bana güzel bir öyküyü anımsattı. Haydi, hep birlikte okuyalım.
Zalimliği ile ün yapmış bir ağa, sahibi olduğu köylerde yaşayan insanların susuzluk nedeniyle sık sık hastalanıp yatağa düştüklerini ve çalışamadıklarını görünce, bu sorunu gidermek için uzaklardan su getirterek çeşmeler yaptırmış. Tabii ki köylüleri de imece usulü ile çalıştırmış. Onlar da kendileri için yaptırılan böyle bir esere seve seve yardım edip ağalarına duacı olmuşlar.
Ancak ağanın gerçek niyeti harman sonu ortaya çıkmış ve elde edilen üründen aldığı miktara bir o kadar da “Çeşme Hakkı” zammı yapmış. İtiraz edecek durumu olmayan gariban köylü ne yapsın, zar zor bunu da ödemiş. İçlerinden bir kişi bile çıkıp “bu suyun getirilmesinde biz de haftalarca çalışıp emek verdik, bu zam da nerden çıktı” diyememiş. Köylüler arasında yaşanan bu hoşnutsuzluk, içlerine saldığı ispiyoncular kanalıyla ağanın kulağına gidince o da öfkeyle; -"İstemiyorlarsa hiç kimse çeşmeden su da içmesin, hayvanını da sulamasın. Nöbetçi koyacağım; su aldıklarını duyarsam, iki kat vergi alırım." buyurmuş.
Zavallı köylüler, çeşmelerin yanından bile geçmeye korkarak çoluk çocuğa da "Sakın ola ki çeşmeden su içme" diye sıkı sıkı öğütler olmuşlar. Bu uzaklaşma zamanla ağayla ilgili her şeye yansımış ve o zalimden uzak durmanın, verebileceği zararlardan da korunmak anlamına geldiği bilinci halkın aklında yer etmiş. Böylece de beladan kaçtıklarını hatta kurtulduklarını düşünmüşler. Kış uykusuna yatar gibi ya da üstüne ölü toprağı serpilmiş gibi silik-sönük yaratıklar haline gelmişler.
Bu arada zalim ağa, kendi işleri ile ilgili insan gücü gerektiğinde, işe uygun köylüleri çağırıp onlara bazı ayrıcalıklar tanıyarak tüm işlerini kolaylıkla yaptırıyormuş. Gidecekleri başka bir yer olmayan ve ağalarının zulmünden korkan garibanlar, seslerini çıkaramayıp yine ona hizmet etmeyi sürdürmek zorunda kalmışlar.
Ancak öyle bir an gelmiş ki, artık çektikleri sıkıntı, yoksulluk ve susuzluk canlarına tak etmiş. Başka bir çözüm akıllarına gelmediğinden, hep birlikte Tanrı’ya yalvararak, bu sömürü ve ağalık sisteminin yok olduğu bir devir gelinceye kadar uyumak istediklerini niyaz etmişler.
O sabah ve sonraki tüm sabahlarda köylülerin hiç birisi uykudan uyanmamış. Haberi alan ağanın, onları uyandırmak için gösterdiği tüm çabalar da hiçbir sonuç vermemiş. İşlerini gördürecek köylülerden yoksun kalan ağa, hemen uzak ülkelere haber salıp oraların garibanlarını getirerek yaptırdığı yeni köylere yerleştirmiş ve böylece de saltanatını sürdürmüş.
Uyuyan köylülere ne mi olmuş? Ne olacak, hala uyumaya devam ediyor ve uyanmak için ağalık düzeninin sona ermesini bekliyorlar.
Tıpkı bizim gibi değil mi! Ne diyelim, hadi iyi uykular.
DÜŞÜNEN SÖZLER:
•Rüyanızın gerçekleşmesini istiyorsanız, öncelikle uykudan uyanmanız gerekir. S. M. POWER
•Dünya çok acı çekiyor... Ama kötü insanların şiddetinden değil, iyi insanların sessizliğinden! NAPOLEON
•Işığa kavuşmak için, karanlığa kafa tutmak gerekir. PLATON
•Kendisinin başkalarının kurtarmasını bekleyen yalnızca kölelerdir. VOLTER
•Düşünüyorsun, o halde varsın. Bu kadar rezillik varken susuyorsan, o halde malsın!
•Acı duyabiliyorsan canlısın; başkalarının acısını duyabiliyorsan insansın. TOLSTOY
•Bu ülkede düşünmeyen, konuşmayan, görmeyen insanlar var. Ama daha önemlisi olup biteni umursamayan milyonlar var. Feyzanur İNANÇ
•Bir zulmü engelleyemiyorsanız, en azından herkese duyurun. Hz. ALİ
•Bir memlekette, namuslular, namussuzlar kadar cesur olmadıkça, o memlekette kurtuluş yoktur. İSMET İNÖNÜ