Cumhuriyet'in 100. yılı onuruna düzenlenen sempozyumda örnek alınan ve ilk profesyonel fotoğrafçı olarak anılan Naciye Suman ve Yıldız Moran’ın hikayelerini ele alan akademisyen Yağmur Gümüşboğa, “İlk kadın fotoğrafçımız Naciye Hanım bir çatı katından çıkamamış iken Cumhuriyet sonrası fotoğrafçılık yapan Yıldız Hanım ise bunun için yurt dışına eğitime bile gidebilmiştir. Cumhuriyet demek aslında kazanım demektir ve kazanımın anlamı özellikle kadınlar için çok büyüktür” dedi.
Cumhuriyet'in 100. yılı vesilesiyle 27-28 Ekim 2023 tarihlerinde İstanbul’da ulusal nitelikli “İstiklâlden İstikbâle Cumhuriyet Sempozyumu” düzenlendi. Sempozyum vesilesiyle Cumhuriyet'in 100. yılında değişimleri ve beklentileri ortaya koymak amacıyla çeşitli alanlardan akademisyenler, araştırmacılar ve uzmanlar bir araya geldi. Farklı bakış açılarından ve perspektiflerden ele alınan 100 yıllık Cumhuriyet’te vurgulanan bir diğer konu da ilk profesyonel fotoğrafçılık yapan kadınlar oldu.
Osmanlı Devleti'nin son dönemlerinde çatı katında stüdyo açarak kadınların objektifle tanışmasını sağlayan Naciye Suman ve Cumhuriyet’in ilanından sonra fotoğrafçılıkla ilgilenen ve daha iyi bir eğitim için yurt dışına bile çıkabilen Yıldız Moran’ın hikayesini ele alan Beykent Üniversitesi akademisyenlerinden Yağmur Gümüşboğa, “Cumhuriyet özellikle kadınlar için kazanımdır” dedi.
“Cumhuriyet demek kazanım demek ve kadınlar için anlamı daha büyük”
İletişim ve Medya alanında akademisyenlik yapan ayrıca fotoğrafçılıkla uğraşan Yağmur Gümüşboğa, iki kadının hikayesini de bu yüzden ele almak istediğini söyledi. Gümüşboğa, “Cumhuriyet demek aslında kazanım demek diye düşünüyoruz. Kazanım erkekler için de önemlidir fakat kadınlar için anlamı çok daha büyük bir noktadadır. Cumhuriyet öncesinde evet kadının bir görünürlüğü var fakat Cumhuriyet ile birlikte daha fazla kadına kazanım sağlandı. Bu yüzden Cumhuriyet demek kadın demektir. Ben de hem akademisyen hem de fotoğrafçı olarak Osmanlı Dönemindeki ilk profesyonel kadın fotoğrafçısı Naciye Suman ve Cumhuriyet Dönemi'nin ilk eğitimli kadın fotoğrafçısı Yıldız Moran’nın hikayelerini karşılaştırmayı uygun gördüm” dedi.
Aynı hobi, iki farklı dönem, imkanlar ve hikaye
Her iki kadının da ilgi alanları olan fotoğrafçılığı dönem farklılıklarından dolayı farklı şekilde yaşayabildiklerini aktaran Gümüşboğa, Naciye ve Yıldız Hanımın hikayelerini şu şekilde özetledi:
“Naciye Hanım Osmanlı’nın son dönemlerine denk gelen bir fotoğrafçı. Bu süreçte kadınların yabancılara peçelerini açmaları uygun görülmediği için erkek fotoğrafçılara poz vermesi gibi bir durum söz konusu değildi. Naciye Hanım da bir kadın olarak evinin çatı katında kendine kadınlar için eşinden kalan bir stüdyo kurdu. Böylelikle kadınlar orada ağırlanarak, poz vermeleri ve peçesiz fotoğraf çektirme imkanına erişebiliyorlardı. Bu fotoğrafları da askerdeki eşlerine ya da hiç kimsenin görmeyeceği evlerindeki mahrem yerlerine asabiliyorlar. Yani Naciye Hanım kadınları kadraja alıştırmış oluyordu. Cumhuriyetin ilanı ile birlikte kadınların fotoğrafçılığı daha ileri bir seviyeye taşınıyor. Yıldız Moran bir kadın olarak ilk defa verilen haklar doğrultusunda yurtdışına fotoğraf eğitimine yönlendiriliyor. İlk defa alanında gerçekten çok iyi fotoğrafçılardan, tiyatro oyuncularından ve ressamlardan eğitim alan, fotoğrafı fotoğraf olarak gören, görmek ve bakmak arasındaki farkı çok net anlayan bir fotoğrafçı yetişiyor ve Türkiye’ye geri dönüyor. Moran, bırakın kadını sadece bir fotoğrafçı olarak çatı katından çıkarmayı tüm Anadolu’yu geziyor ve tüm kadınların her birini, gülerken, iş yaparken, hayvan otlatırken ya da çocuklarıyla ilgilenirken yani her halini fotoğraflayarak kadının varlığını, kadının toplumdaki yerini ve gücünü ortaya koyarak fotoğraf arşivleriyle bugüne kadar getirilmesini sağlıyor.”
“Cumhuriyeti yüceltme görevi üniversiteler ve yükseköğretimlerin üzerinde”
Beykent Üniversitesi, Doğuş Üniversitesi ve İzmir Kavram Meslek Yüksekokulu işbirliği ile düzenlenen sempozyumda çok farklı perspektifleri bir araya getirdiklerini söyleyen Beykent Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Volkan Öngel ise, ”Cumhuriyet'imizin 100. yılına ithafen ülke genelinde bir coşku söz konusu. Tabii uluslararası yaşanan sıkıntılar bizi üzdüğü için buradaki coşkumuzu bir nebze zaman zaman ikinci plana atmak durumunda kalıyoruz. Ama burada zaten sadece Cumhuriyet'i kutlamak değil, Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk’ün bize emanetini tekrar hatırlamak ve gelecek nesillere de bunu tekrar hatırlatmak gerekiyor. Düzenlenen bu etkinliğin diğerlerinden bir farkı ise şöyle; biz bu etkinliği çok farklı perspektiflerden ele aldık. İşin içerisine Cumhuriyet'le alakalı sanat, iletişim, tarihsel, sosyolojik yönünü de kattık. Bu unsurların tamamını bir araya getirecek şekilde sempozyumu düzenledik. Amacımız da aslında Atatürk’ün de söylediği gibi ‘Cumhuriyet'i biz kurduk, onu yüceltecek olan sizlersiniz.’ Dolayısıyla biz burada korumaktan ziyade üniversiteler ve yükseköğretim kurumları olarak yüceltme görevini üstleniyoruz. İlimden, fenden ışık alarak öğrencilerimize ve akademisyenlerimize tekrar bunun önemini hatırlatmak istedik” diyerek sözlerini sonlandırdı.