CASUS ÜRETİM MERKEZİ: YERLİ VE MİLLÎ KUMPAS

Abone Ol

İktidar sıkıştıkça yeni gündemler yaratıyor. Ekonomi çökmüş, adalet dibe vurmuş, güven yerlerde sürünüyor. Fakat gündem yaratma konusunda iktidarın eline kimse su dökemez. “Gündem mühendisliği” sayesinde her krizin üzerine yepyeni bir dava kondurmak mümkün!

Son model: Casusluk Davası. Hedefte Merdan Yanardağ ve Ekrem İmamoğlu…
Yani biri ekranlarda, diğeri sandıkta “tehlike arz eden” iki kişi!

Casusluk suçlaması artık “balığı kavağa çıkarma” çabası gibi. “Terör”, “hakaret”, “nefret” bitti; sıra “casusluk” maddesinde! Meğer İmamoğlu 2019’da zekice bir seçim kampanyası yürütmüş. İşte o “akıl” casusluğunun kanıtıymış! Demek ki Türkiye’de artık aklını kullanmak da suç kapsamına girdi. Yanardağ mı? O da “çok konuşan casus”!
Anlaşılan ya-sus” diyerek susturamayınca “ca-sus” demeye karar vermiş olmalılar.

Ortada ne gizli belge var, ne temin. Mahkeme kararında bile “şu bilgi çalınmıştır” denemiyor. Delil olmayınca da “Tele1 seçimleri manipüle etti” deyivermişler. Yani televizyon kumandasını kullanmak bile artık “darbe teşebbüsü” sayılabilir! Belki de “uzaktan kumandalı casusluk” dönemi başlamıştır!

Bu filmin renkli karakteri de belli: Hüseyin Gün. Yabancı pasaportlu, yatırımcı, genetik mühendisi, Lordlar Kamarası’yla tanışık… Hakkında söylenene göre İngiliz istihbaratını bile alt edecek bir yazılım geliştirmiş! Fakat hikâyenin geldiği yer: Tele1’in sabah haberleri! Yanardağ’ın dosyaya girişi mi? Gün’ün şoförünün ifadesiyle olmuş:
“Patron bazen İngilizce konuşurdu, anlamayayım diye.” Eh, yeterli delil bu! İngilizce bilmek artık ajanlık kriteri sayılıyor. Yakında İngilizce öğretmenlerine toplu operasyon yapılırsa şaşırmam!

CHP’ye açılan “mutlak butlan” davası tutmayınca, “casusluk” sahnesi devreye sokuldu. İktidar tüm tuşlara aynı anda basıyor. Gazetecilere, belediye başkanlarına “casus” etiketi yapıştırmak artık daha “moda”!

Tele1 karartmaları yetmedi, şimdi TMSF devrede. Kanalın YouTube arşivi bile “devlet sırrı sızdırıyor” gerekçesiyle silindi. Bu, kitap yakmakla eşdeğer bir eylemdir. Yakında “beğen” tuşuna basmak da casusluk suçu sayılabilir!

Eskiden casusluk hikâyeleri CIA, MI6, KGB ekseninde dönerdi. Şimdi hepsi yerli üretim! “Yerli casus, millî kumpas, yerinde tutuklama…” Ne yazık ki, gerçek casuslar değil, gerçeği arayanlar yargılanıyor.

Bir ülkede gazeteciye, belediye başkanına “casus” deniyorsa iki olasılık vardır:
Ya ülke ajan kaynıyor, ya da iktidar gerçeklerden korkuyor. Birincisi olanaksız olduğuna göre, ikincisi daha akla yakın.

Sonuçta bu dava bir hukuk olayı değil, politik kara mizah örneğidir. İktidar icraatlarıyla halkın yüzünü güldüremedi; bari “kara mizah” yoluyla güldürmeye çalışıyor olmalı! Varsın “casusluk” bu topraklarda bir mizah türü olarak yaşamaya devam etsin! Gerçeğinin olması için “Balığın kavağa çıkması” lazım.