Tüm canlılar kendi doğalarına uygun gelişme göstermek ister. Bu nedenle, yine her canlı, kendi doğasına uygun olmayan bazı kısıtlamalara tepki gösterir.
Bu tepkiyi hissedebilmek için bilinçli ya da bilinçsiz, fiziksel ve ruhsal kullanılması şarttır.
Bu girizgâh ve tek anahtar, tüm şiddet testlerini açıklamaya yeter bir kanıttır.
Bütün şiddet olaylarını çözümleyebilecek bu temel duygu, önüne geçilmesi zor olan bir duygudur fakat terbiye edilmez ve törpülenmesi mümkün olmayan bir duygu olarak görülemez.
Zor bir iştir ama denenmeye değer görülebilir.
Bu iş daha çocukluktan başlamak üzere ele alınmalıdır.
Bu sahip olma duygusu, en bariz şekilde, oyun sırasında görülür.
Diyelim ki iki çocuk bilye (pate) oynuyorlar ve ortadaki üçgen (müselles) içinde bilyeler var.
Sıra geldiğinde, ikisi de bilyelerini o üçgene atacak. Rahat bir şekilde atmak için eğer diğeri yakın bir vaziyette ise onu iter veya ona kendine alan açmasını söyler.
Yani kendine alan açmak ister, genişlemek ister.
Bunu hayatın her cephesinde, her canlıda görmek olasıdır ve normal gibi görünebilir fakat biraz aşırıya vardı mı itiş kakış başlar.
Kavga, kafa göz yarılması kaçınılmaz olabilir.
Barış ile yetişmiş ve paylaşmayı iyiden iyiye öğrenmiş bir çocuktan hem çocukken hem de yetişkinken böyle bir modelleme beklemek abes olur.
Biyofili bir karakter yapısı inşa etmiş bir çocuk başkalarının haklarına saygılı ve kurallara uyan bir tavır gösterir.
Demek ki böyle bir model yetiştirmek olasıdır.
Böyle bir model ile yetişmiş bir çocuktan kavga-dövüş ve hatta daha ileri giderek isyan gibi davranışlar beklemek zordur.
Bu da daha iyi ve yaşanılır bir dünya için yapılması gerekenlerin başında gelir.
Böyle bir düzlem tabiata, canlıya saygılı bir nesil ile bu armağan edilmiş gezegende daha iyi yaşama imkânı kılar.
Herkesçe bu heyecanla yaşamak zor bir şey olmasa gerek.
Bu, eşyalar için de böyledir.
Diyelim ki bir ocağınız var, maltız. Ateş yanıyor. Etrafına toplanıp neşe içinde sohbet eder, eğlenirsiniz.
Arada bir ocağın içine patates, patlıcan girer. Daha sonra onları hep beraber yersiniz. Daha sonra imkân buldunuz mu onu intikal ettirirsiniz.
Önüne bir kahve.
Koltuk ya da sandalye.
Belki de iyi bir müzik.
İnsan hep daha iyisini istiyor, eskiyi yıkıp daha güzelini yaşamak için. Hep daha iyisini alıyor.
Bu inkâr edilmez bir gerçektir.
Sahip olmak güdüsü çok kuvvetli bir duygudur.