ÇANAKKALE SAVAŞLARI-1

Abone Ol

Merminin mermiyi vurduğu, metre kareye 6.000 merminin düştüğü, dört saatte 20.000 askerin öldüğü, sineklerin adam etini yediği, tozun dumana karıştığı, kokmuş insan leşleriyle havanın boğulduğu, kanın su olup aktığı,14 yaşında çocukların savaşa alındığı, kınalı kuzuların şehit düştüğü, düşmanın “Çanakkale geçilmez” dediği savaş.

ÇANAKKALE SAVAŞI!

Balkan savaşından yorgun ve bitkin çıkan Osmanlı İmparatorluğu, peşinden Birinci Dünya Savaşı’na girdi. Birinci Dünya Savaşı’nın amacı neydi? Hasta olan adamın tepesine çökmek, elindeki toprakları paylaşmak.

Hasta adam deyimi nereden çıkmıştı; şimdi ona bakalım.

Demir Çar adıyla tanınan Rus Çarı 1. Nikola 9 Ocak 1850’de bir balo düzenler. Bu baloda İngiliz sefiri Sir Hamilton Seymur’u bir tarafa çekerek şunları söyler. Konu her zaman doğu meselesidir. Türkiye’nin nasıl paylaşılacağı konusu. “Kollarımızın üstünde hasta bir adam duruyor. Bu hasta adam kollarımızdan kurtulacak olursa bizim için büyük bir felaket olur.”

Ondan sonra hasta adam, sözü siyasi bir deyim olarak yerleşti.

Çanakkale Savaşları karada ve denizde devam eden; birinci dünya savaşı içinde yer alan, dünyada eşi benzeri bulunmayan ender savaşlardan biridir.

Bu savaş neden çıktı: sebepleri nelerdir?

•İstanbul’u ele geçirmek, Osmanlı devletini savaş dışı bırakmak.

•Rusya ile doğrudan iletişim kurmak.

•Güneyden sarılacak olan Osmanlı devletini barış yapmaya zorlamak.

•Süveyş kanalını güvence altına almak, İngiltere’nin Hindistan ve uzak doğu yolunu açmak.

•Osmanlı devletini barışa zorlayıp, Rus askerlerini batıya göndermek, İngiltere ve Fransa’yı rahatlatmak.

Bu amaçla 3 Kasım 1914 ‘te İngiltere Çanakkale Boğazına saldırdı. Seddülbahir ve Kumkale’deki savunma hatlarımızı bombaladı. Beşyüz er ve 80 subayımız şehit düştü. Bu saldırı İngilizleri umutlandırdı. Boğazları 15 günde geçeceklerini sandılar. (Sekiz ay 14 gün süren bu savaşlar dünyanın en çok insanı ölen kanlı savaşlarıdır). Türk bataryalarının menzillerinin kısalığı nedeniyle susmak zorunda kaldılar. Düşman filolarına atış yapılamadı.

Bu saldırılar 19 şubat,25 şubat, 2 mart ve 5 mart günleri de devam etti.Türk tabyaları büyük zarar gördü.

Bu durumda Ruslar, İngiltere ve Fransa’nın ve Yunanistan’ın İstanbul’a girebileceklerinden kuşkulanarak Türklere 40.000 kişilik bir kuvvet gönderebileceklerini bildirdiler.

İstanbul’da olası bir işgale karşı hükümetin, Eskişehir’e taşınmasına karar verilmişti. Gerekli hazırlıklar başlamıştı. Eskişehir’de Padişahın oturacağı ev tutulmuş, saray hazinesindeki kıymetli eşyaların bir kısmı Konya’ya gönderilmişti.

18 Mart 1915’de anlaşma devletleri kruvazörleri ve torpidoları üç deniz filosu boğazda belirdi.

1.ci kümede Queen, Elizabeth, Agememnon, Lord Nelson,İnflexible

2.ci kümede; Suffren, Bouvet, Goulois ve Charlemagne zırhlısı

3.cü kümede; Irreistable,Albien,Vengeance,Swift ve Magestic…

Bir gece önce düşmanın temizlediği mayınlı bölgeye; Nusret gemisi tarafından geceleyin yeniden mayın döşendi.

Mayınlara çarpan düşman donanması ağır kayıplar verdi. Türk topçuları da isabetli atışlar yaparak yedi müttefik gemisini boğazın sularına gömdü. Müttefik donanmaları geri çekildiler. İngilizler 61 ölü ve yaralı Fransızlar 640 ölü vermişlerdi.

Türk Donanmasının başında Cevat Paşa bulunuyordu

İtilaf devletleri bu yenilginin faturasını son keşfi yapıp “mayın yoktur’’ raporunu veren o pilota kestiler ve idam ettiler.

KINALI ALİ

(Çanakkale’de yaşanmış öyküler)

Üsteğmen Faruk Gelibolu Çanakkale’de cepheye yeni gelen askerleri denetlerken, bir yandan da onlarla sohbet ediyor ,nerelisin gibi sorular soruyordu, Gözleri bir ara saçının ortası sararmış bir delikanlıya takıldı. Yanına çağırdı ve merakla sordu.

•Adın ne senin evladım? Dedi.

•Ali komutanım,

•Nerelisin?

•Tokat’ın Zile kazasındanım komutanım.

•Peki, bu kafanın hali ne? Saçlarının ortası neden kınalı, böyle?

•Cepheye gelmeden önce anam saçıma kına yaktı komutanım.

•Peki, gidebilirsin Kınalı Ali, dedi üsteğmen.

O günden sonra Ali’nin adı Kınalı Ali oldu. Kınalı Ali ile arkadaşları hep dalga geçiyorlar, onunla eğleniyorlardı. Ali kızsa da arkadaşlarının sevgi ve saygılarını kazanmıştı.

Ali’nin okuryazarlığı yoktu. Bir gün memlekete mektup yazmak için arkadaşlarından yardım istedi. Mektup yazıldı. Hal hatır sorulduktan sonra;

Anacığım, beni askere gönderirken kafama kına yakmıştın, cepheye gitme sırası yakında kardeşim Ahmet’e gelecek. O’nu gönderirken sakın saçına kına yakma. Burda benimle eğleniyorlar. Onunla da eğlenmesinler dedi. Annesinin ellerinden öperek mektubunu kapattı.

Gelibolu’da savaş en şiddetli günlerini yaşıyordu. Gelibolu düşmek üzere idi. Askerlerimizden biri ölüyor, diğeri onun yerini dolduruyordu. O gün Kınalı Ali’nin bölüğünden kimse kalmamıştı. Bölüğün hepsi şehit olmuştu.

Günler sonra mektubun cevabı geldiğinde: Komutanı üsteğmen Faruk Bey mektubu şöyle okuyordu. Mektuba aile adına babası cevap veriyordu.

‘’Oğlum Ali, nasılsın iyi misin? Selam eder gözlerinden öperim. Öküzü sattık. Parasının yarısını sana gönderiyoruz. Kalanını da yakında askere gidecek kardeşine vereceğiz. Sakın bizleri düşünme bizler iyiyiz. Ananın sana diyeceği var.’’ diye de onun ağzından şöyle diyordu.

Oğlum Ali:

‘’Yazmışsın ki, kafamdaki kına ile dalga geçiyorlar. Kardeşime de yakma demişsin. Kardeşine de yaktım. Komutanına ve arkadaşlarına söyle seninle dalga geçmesinler. Bizde üç şeye kına yakarlar.

1. Gelinlik kıza, gitsin ailesine çocuklarına kurban olsun diye!

2. Kurbanlık koça, Allah’a kurban olsun diye!

3. Askere giden yiğitlerimize, vatana kurban olsun diye!

Selam eder gözlerinden öperim oğlum. Allaha’ emanet ol.

Ali’nin mektubu okunurken herkes ağlıyordu.

(Çanakkale Hakikatleri: Ulaş Salih Özdemir adlı kitaptan alınmıştır.)

Kınalı Kuzular (İlk baştan sağ taraftaki ile 3. Sıradaki ilk başa lütfen dikkatli bakın)

SÜRECEK