Büyük Atatürk, “Türk Milleti çalışkandır, Türk Milleti zekidir” demiş.
“Vatanını en çok seven, görevini en iyi yapandır”…
Bu da yüce önderimizin sözü…
Milletimizin zekâsından da, çalışkanlığından da, vatan sevgisinden de hiç kuşku duymuyoruz.
Peki öyleyse neden, kalkınmışlık sıralamasında, gelişmişlik endeksinde ön sıralarda yer alamıyoruz?
Bırakalım ön sıraları, kimi değerler bakımından dünyanın en geri ülkeleri ile aynı kategoriye düşüşümüz neden?
*
Yine Atatürk’ten bir anekdotla devam edelim.
Prof.Dr. Utkan Kocatürk’ün aktarımıyla…
Atatürk’ün sofrası yine kalabalıktı.
Sohbet uzayıp giderken söz, çoğu zaman olduğu gibi Kurtuluş Savaşı’na, Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluş yıllarına geldi…
Sofradakiler sanki sözleşmiş gibi, arka arkaya bu yollardaki başarılardan söz etmeye başladılar.
Uzun bir süre, sessizce onları dinleyen Atatürk, herkesin geçmişi övme yarışına girdiğini görünce daha fazla dayanamadı.
Araya girerek:
“Bırakın övünmeyi.” dedi.
“Bunlar geçmişte kalmıştır. Bundan sonra ne yapacağız?
Onlar üzerindeki fikirleriniz nedir?
Onları söyleyin ki bir faydası olsun!”
*
Demek ki,
“Ben çalışkanım, ben zekiyim” demekle olmuyor.
“Ben vatanımı, milletimi çok seviyorum” demekle de olmuyor…
Hele hele “geçmişimizle övünmekle” hiç olmuyor!
Varsa iyi özelliklerimiz, bunları icraata dönüştürmek gerekiyor.
Geçmişimizdeki başarıları, gelecek için rehber olarak değerlendirmemiz gerekiyor.
*
Günümüzde de çok “Vatan-Millet-Sakarya” nutukları dinliyoruz.
Vatan sevgisi üzerine, deyim yerindeyse mangalda kül bırakmıyoruz. İşimize, üstlendiğimiz sorumluluğa baktığımızda ise çoğu kez kocaman bir “hiç”le karşılaşıyoruz.
Bir çarkın dişlisi olduğumuzda gerçekten çalışkanız, ama inisiyatif bizde ise, yan gelip yatmayı tercih ediyoruz.
Hatta bahanesini bile üretmişiz bunun: “Yan gelip yatan da bir ekmek yiyor, kendini yırtan da!”
*
Uzak görüşlülük konusunda ise, ne yazık ki, dahî bir ebedî lidere sahip olduğumuz halde yerimizde saymaya devam ediyoruz.
Geleceği inşa etme yerine geçmişin başarılarıyla övünmek kolayımıza geliyor.
Elbette bunları, mutlak bir genelleme olarak değil, özeleştiri kabilinden ifade etmeye çalışıyoruz.
*
Zekâmızı doğru kullanmak, içimizdeki “tembel”i terbiye etmek, ülke meselelerinde, işimizde-gücümüzde, günlük yaşantımızda çalışkan ve özverili olmak, vatan sevgimizi işimizi en iyi şekilde yaparak göstermek ve geçmişle övünmeyi bırakıp yüzümüzü geleceğe dönmek…
O zaman kim tutabilir bu ülkeyi ve bu ülkenin insanlarını!..