Çağdaşlık ve kaldırımlar

Abone Ol

Hollandalı yazar Cees Noteboom demiş ki: ''Seyahat etmek okumaktır, dünyanın kendisi bir kitaptır''. Gerçekten öyle, gezerken bir çok insana, kültüre, renge, doğaya, bitkiye dokunuyorsunuz

Araştırma yapıyorsunuz, merak ediyorsunuz, heyecan duyuyorsunuz. Birden karşınıza hiç bilmediğiniz bir köy, farklı bir yemek tadı, farklı bir giyim tarzı, bir düğün, bir gelenek, bir festival çıkıyor. Bazen yolları kaybetmek bile keyif veriyor insana, olmadık sürprizlerle karşılaşıyorsunuz.

Her birinin bir hikayesi oluyor. Bazen yaşlı birinden, birinci tanıktan dinlediğiniz yaşanmışlıklar ,bazen eski ahşap bir evin penceresinden havalanan perde aralığından içeri bakıyor, terkedilmiş taş evlerin hüzünlü hikayelerini dinliyorsunuz.

Bazen oturduğunuz bir lokantada, sevimli garson kızla sohbet ediyor, azimli bir hayat öyküsü dersi çıkarıyorsunuz.

Bir akşam sofrasında memleket hallerini tartışırken öğreniyor, bir sabah kahvaltısında sofranıza gelen taze köy ekmeğinin kokusu sizi çocukluğunuza taşıyabiliyor.. Kimi zaman entelektüel birikimi müthiş birisinden bilmediğiniz bir kavramı öğrenip hayata geçiriyorsunuz.

Tabii ki başucunuzda, elinizde, çantanızda, heybenizde mutlaka bir kitap oluyor, veya evinde kaldığınız arkadaşınızın kütüphanesinde hiç bilmediğiniz bir yazarla tanışabiliyorsunuz.

Ancak beni en çok hayrete düşüren gözlemlerimden birsi kaldırımlar oldu. Biliyordum, yaşıyordum, ancak sanki tüm belediyeler, şehir plancıları söz birliği yapmış gibi, hiç bir parti ve şahıs ayrımı yapmadan kaldırımlardaki anormal yükseklikler ve gelişigüzel yapılmış engelli rampaları acaba çağdaşlığın, çağdaş belediyeciliğin en önemli göstergesi mi diye düşündürdü.

Gezi anılarımızı paylaştığımız Hollanda’dan, Almanya, Avusturya, Macaristan, Bulgaristan yolunu takip ederek Edirne’ye gelince , kaldırımların nasıl yüksek olduğunu fark edip, çağdalıkla kaldırım yükseklikleri ve engelli rampaları arasında diyalektik bir bağlantı kurmamak mümkün değildi.

Özellikle Ege’de, tatil yörelerinde bu yükseklik daha fazlalaşıyor, abartılı hale geliyor. Rampalar o kadar gelişi güzel yapılmış ki, engelli değilseniz bile düşme riskiniz çok olduğundan bir engelli adayı olabilirsiniz.

Neden diye şöyle bir araştırdığımda; Avrupa’da çok eski sokaklar, yapılar, kaldırımlar, kaldırım taşları çoğu yerde eski halleri ile korunmuş ve yükseklik neredeyse yok gibi. Ve insanlar yürüme alışkınlıklarını, bisikletlerini, araba parklarını buna göre planlamışlar. Kurallar bir kültür haline gelmiş

Ama bizim şehirlerimize gelince, abartmıyorum bazı yerlerde 50 santime kadar ulaşıyor, hem de turizmin yoğun olduğu bölgede, sanki tırmanış yapıyorsunuz. Belki engelli insanlarımızın sokağa çıkmama nedenidir, kaldırımların özellikle iş olsun diye yapılmış rampaların yüksekliğidir.

Tabii ki gezdiğim, gördüğüm yerlerde onca güzellikler varken, yeşil ormanı, mavi denizı, kumları, bol oksijeni anlatmak varken, neden kadırımlar ? Ancak bu bir gerçeklik, medeniyetin ölçüsü.

Çok bilimsel değil ama konuştuğum bazı insanlar, eğer kaldırımlar alçak olursa kaldırımlara araba park edilceğini söylüyor. İstanbul Moda'da evet kaldırımlar çok güzel bir çok yerde nerdeyse tramvay yolu ile aynı hizada. Kim yaptıysa eline sağlık, ancak o kadar kocaman betonlar dizilmiş ki kaldırımların etrafına, araçlar park etmesin diye bir de o engelleri aşmak zorunda kalıyorsunuz.

Acaba buraya park yasaktır yazınca illa ki yasaklar mı delinir? Trafik müdahil olmaz mı ?

Onca üniversitelerimizin şehir planlama bölümleri var, ayrıca her beldiye başkanı geldiğinde her nedense bu kaldrımları taşlarını yenilemek ister ve çoğu yerde eskimediği halde yenilenir ve aynı model tekrar edilir.

Özellikle belediye meclisi üyeleri bu konuya müdahil olabilirler mi bilemiyorum.

Avrupa’da bu kültür oluşmuş. Saygı…Özellikle engelliye, yaşlıya, çocuğa…Yani bütün planlamalar onların yaşam hakları gözetilerek yapılmış , sadece kaldırımlar değil tabii ki.

İşin özü biraz dikkat , biraz özen, biraz sevgi, işini sevmek, her ne yapıyorsan aşkla yapmak, galiba formül bu…Biraz da bilimsel düşünce ve tavır, tabii ki sanat...Herşey daha güzel olur.

İstanbul /MODA